"Jungkook, yanlış yapıyorsun!"
Sonuna kadar açtığım gözlerimle bir tezgaha bir de yanımda duran kas yığını adama bakıyordum. Dakikalardır gözlerime işkence yapıyordu!
"Ya neyi yanlış yapıyorum, böyle değil mi? Sok ve karıştır işte!"
Gözlerimi devirip elindeki el mikserini aldım. Büyük kabın içine tekrar sokup yuvarlak çizerek hareket ettirmeye başladım.
"Bu şekilde yapacaksın. Koyduğumuz her şeyi yok etmek ister gibi bastırmana gerek yok."
Evleneli daha 1 hafta olmuştu. Jungkook'la düğün günümüzden sonra Paris'e uçmuştuk ve iki katlı villa tarzı bir ev tutmuştuk. Çok büyük olmamasını ben istemiştim. Yoksa kendisi malikane almayı falan düşünüyordu! Yahu iki kişiyiz, ne gerek var uçak pisti gibi ortama?
Evet, annem Kore'de kalmak istemişti. En azından biz taşınmaya tamamen karar verene kadar. Sonra 'ona da bir ev alırız' demişti Jungkook. Neymiş her gece benim çığlıklarımı duyması iyi olmazmış...
Her gece sevişiyor muyduk? Yani belki. Ama her neyse!
İşim bittikten sonra mikseri kapatıp tezgaha bıraktım ve Jungkook'a döndüm.
"Her şeyde becerikli olamıyormuşsun demek ki."
Çarpık bir gülüşle ellerini belime doladı. Boynuma sıkı bir öpücük bırakıp kulağıma yanaştı,
"Çok becerikli olduğum şeyler de var ama... Biliyorsun."
Parmağında duran yüzüğe gözüm çarpınca her zaman ki gibi istemsizce güldüm. Benim yüzüğüme göre çok sade kalıyordu ama evliliğimizi simgelediğini bilmek güzeldi.
Kibirli bir bakış atıp bedenimi ona çevirdim.
"Benim de becerikli olduğum çok şey vardır Jeon Jungkook. Senin gibi bir adamı bile dize getirebiliyorum mesela."
Bilmiş bir tavırla ellerini tezgaha koyup üstüme doğru eğildi. Vücudumu süzdükten sonra küstah bir kahkaha attı.
"Kim kimi dize getirmiş sence?"
Üstümde duran siyah gömleğe bir bakış atıp küfrettim. Onun gömleğiydi...
"Komik olduğunu mu düşünüyorsun piç herif?"
Gülümsemesini dişleri gözükene kadar büyüttü. Daha sonra hafifçe kafa salladı. Tek kaşımı kaldırarak kafa sallayıp önüme döndüm ve kalçamı hafifçe geriye iterek tezgaha yaslandım.
Kalçamı bilerek ona yaslamıştım.
"Demek öyle. Hmm... O zaman ben bu tarifi yaparken sen de sadece arkamda dikil. Sonuçta beceremiyorsun değil mi?"
Kalçamı çok yavaşça hareket ettirdiğimde nefesleri hızlanmaya başlamıştı.
Elini gömleğin altından iç çamaşırıma doğru götürdüğünü fark ettiğimde anında koluna vurup ona engel oldum.
"Hayır Kookie. Madem sen beni dize getirmişsin, benim dayanamamam gerek. Sen dayanabilirsin. Bana dokunma."
Sırtımdaki sert bakışlarını hissederken gülümsedim ve kendimi, kalçamda hissettiğim hafif sertliğe daha çok bastırdım.
"Mhh... Tatlı. Şimdiden benim için uyanıksın. Ama buna dayanabilirim kocacığım."
Dans edermiş gibi ona sürtünmeye devam ederken kapta duran karışımı borcama boşalttım.
"Kakaolu kekimiz için son adımlar da hazır. Evet şimdi bunu fırına atmak kaldı."
Jungkook'un ellerini çıplak bacaklarımda hissettim. Tüm tüylerim ürperirken bunu belli etmedim ve küçümseyen bir bakış attım yüzüne. Az önceki küstah gülüşünden eser yoktu. Doğrudan kalçalarıma bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light in hell
Fanfiction"Bana karşı gelen ilk insansın... Bu seni korkutmuyor mu küçüğüm?" "Cehenneme git Jeon." "Anlamadın değil mi? Benim cehennemim burası."