13

1.5K 127 23
                                    

Bir süre önce...

Las Vegas.

Yattığım yerde gözlerimi aralayıp etrafa bakındım. Güneş ışığı tam olarak gözlerime vuruyordu. Rahatsızca kıpırdanıp elimin tersiyle yüzümü kapatmaya çalıştım.

"İnişi güvenli bir şekilde yaptık. Artık inebilirsiniz."

Yaşlı sesin benimle konuştuğunu anladığımda bir hışımla ayağa fırlatmıştım.

"Nasıl yani? Geldik mi?!"

"Evet efendim. Las Vegas'tasınız. Prens sizi bekliyor."

İçimde oluşan heyecana engel olamadan cama yaklaşıp dışarıya baktım. Aman Tanrım! Gerçekten buradan bile fark anlaşıyor gibiydi.

Hızla arkama dönüp karşı koltukta kış uykusuna yatmış ayı gibi uyuyan arkadaşıma baktım.

Tanrım yolculuğun çoğunda uyumuştu.

"Hoseok! Uyan, geldik."

Huysuzca mırıldanıp kafasını diğer tarafa çevirdi. Gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum ve yanına adımladım. Beyaz tişörtünün kolunu tutup bedenini hızla salladım.

"Hoseok! Kalksana be!"

Sarsmamla birden sıçrayıp gözlerini hızla aralamıştı. Bakışları beni bulduğunda sersemlemiş bir hali vardı.

"Ha ne? Geldik mi?"

Derin bir nefes verdim.

"Evet geldik. Kaldır kıçını artık."

Elini havaya kaldırıp siner savurur gibi bir hareket yapmıştı.

"5 dakika daha ver Jimin. Kuaför bekleyebilir..."

Bu sefer kendimi tutamayıp gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim ve tekrardan uyku moduna giren arkadaşımı daha hızlı sarstım.

"Ne kuaförü Hoseok?! Las Vegas'a geldik diyorum!"

Ağzını şapırdatıp mırıldanmaya başladı.

"Hm hm öyledir. Bir 5 dakika ver sadece."

Ah, ölümümün sebebi bu adam olacaktı resmen!

"Hoseok! Las Vegas'tayız! Wake up asshole!"

Aksanlı bir şekilde İngilizce konuştuğumda bir fisekten daha hızlı davranıp ayağa fırladı.

"Ne?! Geldik mi? Vegas'a?!"

Alnımı yavaşça ovarak sabır dilenircesine bir nefes verdim.

"Evet. Aynen öyle. Deminden beri bunu diyorum zaten! Her neyse... Sen bir kendine gel, ben de anneme bakacağım." Uykulu bakışlarıyla etrafa bakınarak kafasını salladı. Bu hali ne kadar sevimli gelse de onu uyandırmak cidden zor işti.

Adımlarımı arka tarafa yönlendirip kapalı duran perdeye ulaştım. Kahverengi kumaşı iki yandan tutup açtım. Beyaz yatağın üstünde bir melek gibi uyuyan annemle karşılaşınca istemsizce gülümsemiştim.

Yavaşça ona yaklaşıp üstüne eğildim ve elimi yumuşak yanağında gezdirdim.

"Anneciğim... Geldik. Haydi uyan."

Tatlı mırıltılar eşliğinde kıpırdandı. Okşadığım yanağına bir öpücük bıraktım. Gözlerini yavaşça araladı.

"Oğlum?" Şaşkın bakışları yüzüme sıcak bir gülümseme yayılmasına neden olmuştu.

Light in hellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin