Koluna girdiğim bedenle arka kapıdan tekrar salona girmiştik. Klasik müzik kulaklarıma dolarken yavaş adımlarla insanların dans ettiği yere, ortaya yaklaştık. Bakışlarım sürekli Yoongi'yi arıyordu fakat onu görememiştim.
Jungkook bedenimi ortaya çekiştiriyordu. Hevesli bir hali vardı. Hatta onu ilk defa böyle görüyorum diyebilirdim.
İnsanların arasına girdiğimizde Jungkook dans eden çiftlerin tam ortasında durmuştu benimle. Daha sonra kolumdan çıkıp kemikli elini bana uzattı. Hafifce eğilip bir baş selamı da vermişti.
"Will you dance with me beauty?"
Başka bir klasik müzik daha çalmaya başlarken istemeden gülümsedim ve elimi onunkine koydum.
(Medyadaki şarkı *André Rieu- the second waltz)
Beni anında kendine çekip elimi omzuna koydu. Ona uyum sağlayarak bir kuğu gibi süzülmeye başladım. Bir eliyle benim boştaki elimi tutmuştu. Ritim yumuşakça devam ederken onun kolları arasında bir kez dönüp kıkırdayarak birazcık uzaklaştım. Bir elimi kaldırıp ona uzattım. O da bana uyarak elini benimkine yaklaştırdı fakat tutmadı.
Ellerimiz paralel bir şekilde duruyorken birlikte dönmeye başladık.
Gözlerimiz bir saniye bile ayrılmıyordu. Sadece birkaç saniye o şekilde döndükten sonra elimi yakaladı ve beni bir kere çevirip tekrar kendine yaklaştırdı. Ağzımdan bir kıkırtı kaçmasına engel olamazken hafifçe kalkık olan koluna elimi koydum. Ayaklarımız ritim içinde birbirine uyarak ordan oraya yürüyordu.
Bu kadar uyumlu olmamız doğru mu diye düşündüm bir an. Sonuçta biz düşmandık, öyle değil mi?
Şarkının ilerleyen dakikalarında Jungkook birden belimi kavrayıp bedenimi havaya kaldırdı. Bunu şaşkın bir nida ile karşılasam da yine ona uyum sağladım.
Ve bacaklarımı onun bacaklarına dolayıp boynuna sarıldım.
Gözlerim yine gözlerindeyken beni döndürmeye başladı. Sesli bir kahkaha atıp omuzlarına tutundum.
Beni indirdi ve gözlerime bakmaya devam ederek ellerini belime doladı. Bedenlerimizi birbirine çarptırarak birlestirdiğinde nefesim kesilmişti.
"Öyle güldüğünde her şeyi unutuyorum biliyorsun değil mi?"
Fısıltıyla konuşması içimi ürpertirken yüzüme çok yakın olan yüzünü inceledim. Gülüşüm hızla solmuştu.
Tanrım lütfen beni öpmesin...
Şarkının sonlarına yaklaştığımızda beni son kez döndürüp tekrar bedenlerimizi birleştirdi.
Lanet olsun, dudaklarıma bakıyordu... Beni öpecekti!
"Buraya yalnız mı geldin?" diye sordum bakışlarını yeniden gözlerime çekebilmek için.
Fakat o dudaklarımı izlemeye devam etti. Yutkundum.
"Hayır. Sevgili kardeşim tae hemen iki masa ötemizde."
Kaşlarımı kaldırıp bakışlarımı dediği yere çevirdim. Kare gülüşüyle bizi izleyen adamı görünce içimde tuhaf bir his oluştu. Gerçekleri öğrendikten sonra, onu ilk görüşümdü. Üstüne giydiği siyah elbisenin tülesi ve uzun bir eteği vardı. Taktığı göz maskesinin de ucunda uzun bir tüy vardı. Mavi saçları ise hatırladığım gibiydi.
Taehyung'u süzmeyi bırakınca tekrar Jungkook'a döndüm. Ama bundan pişman olmam çok uzun sürmemişti. Çünkü ona dönmemle burunlarımız birbirine değmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light in hell
Fanfiction"Bana karşı gelen ilk insansın... Bu seni korkutmuyor mu küçüğüm?" "Cehenneme git Jeon." "Anlamadın değil mi? Benim cehennemim burası."