9

1.7K 143 86
                                    

Jungkook'un gözleri ilk olarak onu bulmuştu. Zaten aksine bir şey olması biraz imkansızdı. Koyu ışıklı ortamda adeta parıldayan bedeni göz kamaştırıcıydı. Tabii bir de insanları delirtebilecek bakışları...

Büyük olan bir bir merdivenleri indi. Bunu yaparken gözleri bir saniye olsun ışıldayan genç adamdan ayrılmamıştı. Dağınık, küçük bir topuz yaptığı saçlarını geriye tarayarak yavaş adımlarla masaya yaslanmış bedene yaklaşıyordu. Adımları fazla sertti fakat yine de sabırlıydı.

Aralarında birkaç santim kalana kadar yaklaştı güzel yüzlü çocuğa.

Jimin ona alttan alttan sinsi bakışlar atıyordu sadece. Yanına yaklaşan adam istifini bozmasına neden olamazdı. Fakat kendine itiraf etmeliydi ki lanet olası Jeon Jungkook fazla iyi görünüyordu.

Giydiği deri pantolon ve siyah leopar gömleğinin üstüne attığı taşlı deri ceket onu fazla mükemmel göstermişti. Kaş piercingi yerindeydi. Botları ise hafif topukluydu.

"Jimin."

"Jungkook."

Büyük, derin bir nefes verip kaçıncı kez süzdüğünü bilmediği bedenini tekrar süzdü.

Kahretsin! Jimin gerçekten çok güzeldi. İstemeyeceği kadar hem de...

"Geleceğini tahmin etmiştim."

Jimin gözleri ışıldayan adama bakıp alayla güldü. Kollarını yasladığı masadan indirip çok yavaş bir şekilde ayağa kalktı. Karşısındaki uzun bedenle olan mesafesini bir tık kapattı. Jungkook'un gözleri bir saniyeliğine kararmıştı.

"Beni boş yere tehdit etmeyi ne zaman bırakacaksın diye sormaya gelmiştim... Ha bir de şey var tabii. İçkileriniz çok iyi."

Uzun olan buna sadece güldü. Kendinden kısa olan bedene kafasını eğerek baktı. 

"Buraya gelecek cesaretin hala var ha? O dediklerimden sonra bile. Yalan söyleyemeyeceğim, etkilendim."

Jimin kaşlarını kaldırıp muzipçe gülümsedi. Dudaklarını bilerek yavaşça yaladı. Jungkook'un bakışları anında oraya kaymıştı. Git gide koyulaşan gözlere kıkırdadı küçük olan.

"Şu aptal arkadaşını bile getirmişsin." dedi Jungkook gözlerini dolgun dudaklardan çekmeden.

Jimin bir şey diyemeden Hoseok araya girdi. Gerçekten hem bedenen hem de konuşarak araya girmişti.

Yapılı bedenini arkadaşınınkinden uzaklaştırarak aralarına girdi ve çemkirir gibi konuşmaya başladı,

"Buraya gelmeyi ben istedim seni ahmak! Bir sorunun varsa benimle çöz. Arkadaşıma dokunmayı aklından bile geçirme."

Siyah saçlı olan bakışlarını usulca karşısına dikilen kumrala çevirdi. Yüzüne tekrar alaylı bir sırıtış yayıldı ve bu kısa sürede bir kahkahaya dönüştü.

"Sen... Gerçekten bir aptalsın öyle değil mi? Bana karşı geliyorsun ve şartlar falan koyuyorsun. Söylesene... Hoseok'tu sanırım?"

Kumral adam ona nefretle bakıp dişlerini sıktı. Jungkook buna daha çok güldü.

"Hoseok. Çok tatlısın ama bana söylesene, eğer Jimin'e dokunursam ne olur?"

Hoseok sabrının tükendiğini hissederken ellerini yumruk yaptı. Tırnakları etine geçene kadar sıktıktan sonra sinirle solumuştu.

"Seni buraya gömerim Jeon. Jimin'e zarar verirsen seni doğduğuna pişman ederim."

Büyük, gülüşünü anında yüzünden silip dudaklarını hafifçe büzdü. Sonra elini kalbine götürüp yalandan inledi. Jimin dahil onu izleyen herkes ona şaşkınlıkla bakıyordu.

Light in hellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin