"Nereden çıktı bu gezme işi şimdi?"
Olduğum yerde rahatsızca kıpırdanıp elimi sırt kaslarında gezdirmeye devam ettim. Jungkook yanımda duruyordu. Taehyung ve Hoseok karşımızdaydı.
Gideceklerini söyledikten sonra Jungkook ilk başta istemese de Taehyung bunun 'iyi bir tatil' olacağını söyleyince kabul etmişti. Tabii bir şartla, gitmeden önce ona görünmesini istemişti. Taehyung zaten o anda Paris'te olduğunu söylediğinde ise ben bile şaşırmıştım.
Her şeyi planlamışlardı...
"Bu iyi bir şey olacak abi. Güven bana... Çok iyi olacak."
Jungkook'un vücudu gerildi. Kahverengi gözler ona büyük bir hayranlıkla bakıyordu. Taehyung ona hayrandı.
Haklıydı da, Jungkook harika bir abiydi.
"Tamam öyle olsun. Kendinize dikkat edin bari. Para ihtiyacın olursa nereden alabileceğini biliyorsun. Bir de... Kaç gün kalacaksınız?"
Yüzünde oluşan kırgın gülümseme canımı yakarken sadece omuz silkti Taehyung.
"Belli değil. Ama sana haber vereceğimden emin olabilirsin."
Jungkook saçlarını geriye doğru ittirerek kafa salladı. Havaalanındaki insanların sesleri, verilen anonsla birlikte, yükselmeye başlamıştı.
Anons Paris-Roma uçağının 5 dakikaya kalkacağını belirtmişti.
"Benim uçağımı da kullanabilirdin Tae."
"Of şimdi onu boşver. Vedalaşma zamanı abi."
Vedalaşma. Jungkook'un tahmin edemediği ama benim içten içe bildiğim o vedalaşma.
Sarıldılar. Hatta Taehyung öyle sıkı sarıldı ki asla bırakmayacak gibiydi sanki. Gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Ağlamaması için işaretler vermiştim. Aynı zamanda gözümden akan bir damla yaşı siliyordum.
Jungkook'tan ayrılıp siyah saçlarını okşadı. Daha sonra bana doğru yaklaştı ve iki yanımda duran ellerimi tuttu.
"Jimin. Abim için iyi olduğunu hep biliyordum... Ama bu kadar mükemmel olman kesinlikle kafayı yememe neden oluyor. Siz mükemmelsiniz. Çift olarak, dost olarak, düşman olarak... Birbiriniz için yaratılmışsınız. Sakın bırakmayın birbirinizi olur mu?"
Lanet gözümden akan diğer bir yaşı kolumu hafifçe kaldırarak sildim.
"Bırakmak mı? Tae istese bile benden kurtulamaz o. Kalbim onun kalbiyle atıyor."
"İğrenç." dedi Hoseok gülerek. Sonra beklemediğim bir şey yapıp Jungkook'un önüne geçti. Elini havaya doğru kaldırıp konuşmaya başladı,
"Dostum. Lanet olsun ki bunu itiraf etmek zorundayım, Jimin ile olan uyumunuz akıllara zarar. Tencere kapak gibi. Çok mide bulandırıcı olsa da bazen tatlı olabiliyor. Birbirinize iyi bakın."
Jungkook havadaki elini kavrayıp Hoseok'a kısaca sarıldı.
"Sağ ol. Kendine dikkat et. Tabii güzel kardeşime de."
Anons uçağın kalkmasına 3 dakika kaldığını söyledi.
Taehyung bana aniden sarılmıştı. Kollarını boynuma sıkıca doladı, ben de aynı şekilde karşılık verdim. Kulağımdaki fısıltısı içimdeki kötü hissin büyümesine neden olmuştu.
"Jungkook'a söylemediğin için teşekkür ederim, sana güvenebileceğimi biliyordum. Gece saat 11'de. Onu uyutma."
Başka hiçbir şey demeden benden uzaklaştı. Yüzüme büyük bir gülümseme ile bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light in hell
Fanfiction"Bana karşı gelen ilk insansın... Bu seni korkutmuyor mu küçüğüm?" "Cehenneme git Jeon." "Anlamadın değil mi? Benim cehennemim burası."