41

744 75 19
                                    

"Jimin! Hey!"

İsmimin çağrılmasıyla sıçrayıp bakışlarımı o tarafa çevirdim.

"İyi misin? Doktoru yeniden çağırmamı ister misin?"

Derin bir nefes verip elimdeki meyve suyunu komidine bıraktım. En son Jungkook'un kollarında gözlerimi kapatmıştım, daha sonra evde uyandım. Başımda iki tane doktor vardı. Ha bir de elimin üstüne takılmış bir tane serum... Yorgun düştüğümü söylemişlerdi basitçe. Fakat ben bundan çok daha fazlasını hissediyordum, tükenmiştim.

Polisler gelip Bayan Jeon ve Yoongi'yi götürmüştü. Evet, her şey bitmiş gibiydi. Fakat o videoları aklımdan çıkaramıyordum. Her an bir şey olacakmış gibi hissetmek beni öldürüyordu.

Bir de evlatlık olmam vardı tabiki. Ne yapacaktım? Annemle nasıl yüzleşecektim? Yüzleşmek istiyor muydum?

Ah, bütün bu sorular beynimi acıtıyordu.

"İyiyim Hoseok. Sadece sürekli böyle şeylerle uğraşmak insanı yoruyor." dedim yatağın ucunda oturan arkadaşıma.

Eve geldiğimizde bizi çok merak ettiklerini ve defalarca kez aradıklarını söylemişler Jungkook'a. Haberleri olmamasına şaşırmıştım. Demek ki Yoongi'nin planı beni aldıktan ve de işlerini bitirdikten sonra buraya uğramaktı...

"Dostum. Düşünmeyi bırak artık. Her şey bitti. Çok şey yaşadık evet ama baksana, artık o büyük şirketleri bile ellerinden alınacak."

Bu doğruydu. Jungkook'un verdiği flashta ne vardı bilmiyordum ama kesinlikle işe yaramıştı. Onların artık hapisten çıkamayacağına emindim.

Ama olmuyordu işte. Kafamdaki sesler susmuyordu.

Evlatlık olduğumu en yakın arkadaşıma bile söyleyememiştim. Buraya geleli 3 saat olmuştu belki de. İçimdeki huzursuzluk asla azalmıyordu.

"Evet! Size atıştırmalık bir şeyler getirdim."

Neşeli sesi duyunca toparlanmaya çalışarak pozisyonumu düzelttim. Taehyung elinde tepsiyle odaya girdi.

"Bolca var. Hizmetçiye ihtiyacım yoktu, hepsini kendim seçip hazırlamak istedim."

Tepsiyi komidine bırakıp Hoseok'un yanına yerleşti.

"Jimin nasıl oldun? Seni baygın görünce ödüm patladı. İyisin değil mi? Umarım sana gerçekten bir şey yapmamışlardır. Boynunun halini görünce gerçekten çok endişelendim."

İlgili sesi kanımın donmasına neden oldu. Yüzüne baktığım anda çığlıklarını duyuyordum.

"İyiyim teşekkürler. Yoongi'nin manyaklığı işte. Her neyse... Jungkook nerede?"

Burukça gülümsedi.

"Çalışma odasında. Birkaç işi varmış, burdan gitmeyi planlıyor."

"Ne?!"

Yattığım yerden hızla doğrulup oturur bir pozisyon aldım.

"Ne gitmesi?! Nereye?"

"Bilmiyorum... Sadece burdan gitmeye kesin kararlı olduğunu söyledi."

Üstümdeki yorganı fırlatıp ayağa kalktım. Hoseok ve Taehyung'un arkamdan bağırışlarını umursamadım. Çıplak ayaklarımı üşüten zemini de.

Hızlı adımlarımla resmen koşarak çalışma odasının kapısına ulaştım. Kapıyı çalmadan sertçe açıp içeriye girdim.

Jungkook'un şaşkın suratı girmişti görüş alanıma. Oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmişti hemen. Ellerini belime dolayıp bedenimi inceledi.

Light in hellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin