"Sence gerçekten yakıştı mı?"
Karşımdaki beden tonlarca kez sorduğum soruya karşılık olarak gözlerini devirdi. Uzun parmaklarını sinek savururcasına sallayıp derin bir nefes verdi.
"Çok güzel oldu. Mükemmel. Harika. Senden daha çok kimseye yakışamazdı. Kaç defa söylemem lazım Jimin?"
Dudaklarımı büzüp aynaya bir kez daha baktım. Kahve tonlarında göz makyajıma, hafifçe pembeleştirdiğim dudaklarıma, sallantılı küpelerime bile...
Sonra kırmızı saçlarıma takıldı gözlerim.
Evet, boyamıştım. Ve ne kadar beğensem de nedensizce emin olamıyordum.
Jungkook'la olan randevumuzun üstünden bir hafta geçmişti. O günden beridir aramız çok iyiydi, sürekli oynaşıyor veya öpüşüyorduk. Geceleri ise birbirimize sarılarak uyuyorduk. Gerçekten iki sevgili gibi olmuştuk. Bu biraz tuhaftı ama çok hoşuma gidiyordu. İki gün sonra işinin başına geçmişti ve benim çalışmama gerek kalmamıştı bile. Her şeyimi karşılıyordu. Annemin hastane masrafları dahil... Kendim alamayacağım elbiseleri elde ediyordum.
Ona karşı olan nefretimin içimde bir yerlerde durduğuna yemin edebilirdim fakat şu anda nedenini bilmediğim bir şekilde ona güzel görünmek istiyordum.
İşi için, arkadaşlarıyla birlikte, bu gece bir barda olacaktı ve adamlarla buluştuğunda bizim de orada olmamızı istemişti.
Arkadaşlarıyla tanışacaktım!
"Heyecandan ölüyor birileri."
Gıcık sesi duyduğumda yüzümü buruşturup hızla arkamı döndüm. Hoseok giydiği ışıltılı takım elbise ile bana bakıyordu.
"Sen sesini bir kessene. Senin yüzünden saçlarımı ona haber vermeden boyadım ve oraya gidince bunu öğrenecek! Beğenmezse ne yapacağım?"
Deminden beri beni avutan Taehyung alnına sert bir tokat geçirdi.
"Jimin. Yeter artık, bırak şu dramayı ucube herif! Baştan beridir kırmızı senin rengin demiyor muydu sana?! Ayrıca Jungkook sen kel olsan bile seni beğenir. O yüzden bir domatese benziyor olduğun için moralini bozmana gerek yok."
Kesinlikle Taehyung'tan daha kötü "moral veren" arkadaşıma öfkeyle baktım ve oturduğum makyaj masasından kalktım.
"Bak şu yataktaki 5 santim olan topuklu ayakkabı var ya... Onu götüne sokarım Hoseok!"
Taehyung gözlerini devirip ellerini iki yana açtı.
"Sakin olun. Ayrıca Jimin o benim ayakkabım ve tam olarak 2000 dolar. O yüzden böyle bir şey için harcamana izin veremeyeceğim. Ama illaki sokacağım diyorsan daha ucuz bir şey verebilirim?"
Hoseok sahteden bir acıyla inleyip kalbine dokundu.
"Ah! Taetae... Bunu senden beklemezdim dostum."
Dostum. Evet ya! Bir hafta içinde bir asırlık dost olmuşlardı ve birlikte uyuyorlardı! Evet, yalan söylemiyorum! Geceleri Hoseok'un odasına gittiğimde onu bulamıyordum!
Bu hafta içinde iyi olan tek şey Taehyung'un yaralarının çoğunun iyileşmesi ve benim Jungkook'la olan iliskimin her gün daha da ilerliyor olmasıydı sanırım.
"Hoseok, Jimin'in yanında bana dostum falan deme. Sonra öldürücü bakışlarını ben çekiyorum!"
Gözlerimi devirerek Taehyung'un mavi tonlarında taşlı kıyafetine baktım. Bir crop-top ve şorttan oluşuyordu, belinde ise uzun bir kumaş vardı. Bu kumaş güzel bacaklarına kadar uzanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light in hell
Fanfiction"Bana karşı gelen ilk insansın... Bu seni korkutmuyor mu küçüğüm?" "Cehenneme git Jeon." "Anlamadın değil mi? Benim cehennemim burası."