"Söz mü?"
"Söz sevgilim."
Dudaklarımız tekrar buluştu. Bu sefer tutkuyla öpüşmeye başladık. Dillerimiz kavga edercesine birbirini bulmuştu. Yanaklarımda duran ellerinden birini saçlarıma çıkardı. Okşadıktan sonra hafifçe çekti. Sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırıp fısıldadı,
"I am so lucky to have you. Be mine. Always and forever."
"Always my love."
Yeniden öpüşeceğimiz sırada kapının çalınması ile sıçradım.
"Kapı çalıyor." dedim sessizce. Sabır dilenir gibi bir nefes vererek benden uzaklaştı.
"Ah, sikeyim! Gir!"
Kapı yavaşça açıldı ve içeri siyah saçlı bir kadın girdi. Zaten uzun olan boyunu topuklu ayakkabılar ile daha da uzatmıştı. Bize doğru adımlayıp önümüzde durdu.
"Bay Jeon size bir şey demek için gelmiştim."
Jungkook koltukta daha çok yayılıp derin bir nefes aldı.
"Söyle."
Kadının çekingen bir hali vardı. Parmaklarıyla oynuyor, söyleyeceği şeyi söylemekte zorlanıyor gibiydi.
"Söyle Yoorim. Ne oldu?"
"Efendim şey..."
"Söyle korkma."
Kadın gözlerini bizden çekip siyah eteğini düzeltti.
"Bayan Jeon geldi. Anneniz. Sizinle... Sizinle görüşmek istiyormuş."
Zaman durmuştu bir anda. Olduğum yerde kaskatı kesilmişti vücudum. Tırnak uçlarımdan ayak parmaklarıma kadar bir anda soğudu bedenim.
Gözlerimi Jungkook'a çevirmekten korkuyordum. Ama aniden ayağa fırlaması ona bakmam için bir neden olmuştu.
Jungkook bekledi, bekledi, bekledi. Öylece kadına baktı bir süre. Daha sonra yumruklarını sıktı. Tırnaklarının avucuna geçtiğine emin olacağım kadar hem de.
"Ne. Dedin. Sen?"
Kadın titremeye başlayan ellerini arkasına saklayıp başını yere eğdi.
"E-efendim. İsterseniz onu geri göndereyim?"
Jungkook bir süre daha öylece baktıktan sonra boynunu kütletip sıktığı yumruklarını bıraktı.
Tahmin ettiğim gibi. Avuçları tırnak izi doluydu.
"Gelsin. Ne demek istiyorsa desin."
Kadın hemen başını sallayıp hızlı adımlarla odadan çıktı.
Tereddüt ederek ayağa kalktım ve yavaşça arkası dönük bedene yaklaştım. Ellerimi nereye koyacağımı bilemeden öylece havada tutuyordum.
"Jungkook?"
Cevap vermedi.
Ona yaklaşmaya devam ettim ve tam arkasında durduğum anda elimi sırtına koydum. Parmaklarım ona temas eder etmez bileğimi yakalayıp birden bana döndü.
"Neden?! Ne istiyor şimdi?! Noluyor?!"
Tüm vücudu titriyordu. Nefes alamıyor gibiydi. İçim yanmaya başlarken bostaki elimi yavaşça yüzüne yaklaştırdım.
"Jungkook... Sakin ol."
"Ne istiyor Jimin?! Bu ne demek?! Benim burada olduğumu nereden biliyor?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light in hell
Fanfiction"Bana karşı gelen ilk insansın... Bu seni korkutmuyor mu küçüğüm?" "Cehenneme git Jeon." "Anlamadın değil mi? Benim cehennemim burası."