10 gün sonra.
"Yardım edin! İmdat!"
Avazım çıkana kadar son sesle bağırdım ve çaresizce etrafıma bakındım. Kocaman yerde kapana kısılmış gibi hissediyordum.
"Sikeyim! Bir insan bile bakamaz mı?!"
Kapattığım kapı yavaşça açıldı ve genç bir kadın kafasını içeriye uzatarak konuştu,
"Sorun ne?"
"Taehyung! Ya da Hoseok! Tanrım, birini çağır işte."
Kadın korku içinde bakarak kafasını sallayıp kapıyı kapattı. Birkaç saniye sonra yeniden açılan kapı ardından gördüğüm arkadaşlarımla rahatlamıştım.
"Jimin? Neyin var?"
Taehyung siyah saçlarını geriye tarayıp hızlı adımlarla yanıma ulaşmıştı. Hoseok da arkasındaydı ve beni süzdükten sonra gözlerini büyütmüştü.
"Taehyung... Bu çok kötü! Ben napacağım?!"
Taehyung uzun parmaklarını bana güven vermek için kollarımda gezdirdi nazikçe.
"Bebeğim sakin ol... Neyin var? Sorun ne? Artık istemiyor musun? Korkuyor musun?"
"Saçmalama! Tabiki istiyorum! Bunu her şeyden çok istiyorum. Ama Tanrım!"
Koluma yavaşça vurup beni sarstı.
"Sorun ne lan o zaman?! Endişelenmeye başladım bak adamı delirtme."
Gözlerimi kaçırıp kendime bir çeşit tiksinti ile baktım.
"Sorun bu siktiğimin kıyafeti! Bununla nasıl evlenebilirim? Baksana, bende nasıl da iğrenç durdu!"
Taehyung derin bir nefes verip bana inanamayan bakışlar attı. Hoseok gözlerini devirdiği anda ise kafama bir şaplak yemiştim.
"Bu muydu lan gerizekalı?! Bir şey oldu sandım ben de! Ama Jimin klasik Jimin işte. Her neyse... Bir bakalım."
Benden bir iki adım uzaklaşıp vücudumu baştan aşağıya süzdü. Her bir saniyede daha da büyüyen gülümsemesi beni yine de tatmin etmiyordu.
Bu beyaz takım fiyaskoydu.
"Jimin, sen gerçekten gerizekalısın. Harika görünüyorsun! Bir melek gibi. Hatta abim ne der hep? Bir melekten daha güzel."
Oflayıp aynada 500. kez baktım kendime.
Annemle konuşalı bir haftayı geçmişti ve şaşırtıcı bir şekilde her şey normaldi. Evet, her şey. Jungkook düzenli bir şekilde işe gidiyor, daha doğrusu şirketleriyle ilgileniyor, ben evde veya dışarda Tae ve Hobi ile beraber geziyordum. Bazen sadece evde kalıp takılıyorduk, normal insanlar gibi kendime zaman ayırıp kitap okuyabiliyordum. Arada yemek tarifleri deniyorduk. Kendimi iyice bir ev hanımı gibi hissetmeye başlamıştım ama hey! Günlerdir tek sıkıntım buydu ve bundan gayet memnundum.
Hiçbir ekstra heyecan yoktu içimi tırmalayan. Bazı geceler Jungkook'la olan sevişmelerimiz dışında tabii... Onlar hala ilk günkü gibi heyecanlandırıyordu beni.
Her neyse.
Evleniyordum. Evet, evleniyordum. Ben bugün evleniyordum!
Tanrım, bugünün geleceğini elbet biliyordum. Sonuçta Jungkook'a evet demiştim ve asla pişman değildim ama bu kadar çabuk olması ve içimde bu kadar fazla heyecan olması normal miydi?
Siktir et. Biz neyi normal yaptık ki?
Evlenme teklifi bile seks esnasında olmuştu... Bu hoşuma gitmiş miydi? Kesinlikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light in hell
Fanfiction"Bana karşı gelen ilk insansın... Bu seni korkutmuyor mu küçüğüm?" "Cehenneme git Jeon." "Anlamadın değil mi? Benim cehennemim burası."