"Seni seviyorum."
Yerimde donakalmıştım. Demesini hiç beklemiyordum. Duyduğum şeylere ve şu an olduğumuz duruma rağmen kalbim heyecanla atmaya başladı.
Yutkunamadım. Bir put gibi duruyorken yavaşça arkamı döndüm. Yüzüne baktım, o güzel yüzüne.
"Bir daha söyle." dedim kısık sesimle. Kararlılıkla baktı gözlerime. Hiçbir şeyden emin olmadığı kadar emindi söyleceği şeyden.
Bunu anlamıştım. Çünkü onu tanıyordum.
"Seni seviyorum Jimin."
Canım acıdı. Bu kadar güzel bir şeyi bu haldeyken ondan duymak istemiyordum. Hayatımın yalan olduğunu öğrenmiştim ve bizi rahat bırakmamaya kararlı insanlar doluydu etrafımız.
Çok güzeldi yine de. Bunu ondan duymak tarif edemeyeceğim kadar güzel bir şeydi.
Gözümden akan yaşı hızla silip tekrar ona doğru koştum ve ona ulaştığımda diz çöküp kollarımı boynuna doladım.
Sarıldım ona. Sevgilime.
"Jungkook..."
Boynuma bir öpücük bıraktı. Hissettiğim sıcak sıvının kan olduğunu biliyordum fakat görmezden geldim. Sikimde bile değildi o anda.
"Jungkook. Lütfen kurtar bizi. Ben istemiyorum. Gitmek istemiyorum. Kaldıramıyorum bu olanları."
Saçlarımı da öptükten sonra kulağıma yaklaşıp fısıldadı,
"Bebeğim sakin ol. Bizi izlediklerine eminsin değil mi?"
Belli etmemeye çalışarak sessizce kafa salladım.
"Tamam. Şimdi bana iyice sarıl ve sadece dinle. Çok vaktimiz yok."
Dediğini yapıp bedenine iyice sokuldum ve boynuna öpücükler bırakmaya başladım.
"Dilini kullanıp işimi zorlaştırma... Her neyse. Yoongi denen piçe bu olayı kabullenmiş gibi davranacaksın. Sana inanması için bunu gerçekten kabul etmiş gibi davranman gerek anladın mı? Bundan emin olması için ona sakladığım flash belleği ve birkaç dosyayı vereceğiz."
"Bu riskli değil mi? Sen ne yapacaksın sonra?"
"Bir şey olmaz. O herif beni alt etmek için attığımız her yemi yutmaya hazır. Benden üstün olduğunda sonunda beni elde edeceğini düşünüyor."
"Bu olmayacak!"
Ani çıkışım onu güldürdü.
"Biliyorum. Ben seninim öyle değil mi? Dinle sevgilim. Kasa seninle ilk dansımızı ettiğimiz barda, odamda. Şifre 131014. Onlara söyleme ve kasayı açmak için yanlarında gitmen gerektiğini belirt. Kasanın içinde iki tane flash var. Kırmızı olanı kendine al, gerçek annenle ilgili olduğunu falan söyle. Daha sonra onu Hyunjin'e verip polise götürmesini söyle. Gri olanı ise onlara vereceksin. Anladın mı sevgilim?"
Onu dinledim ve dinledim. Mantığı ne bilmiyordum, planı ne onu bile bilmiyordum. Ama ona güveniyordum.
"Sana söyleyemediğim şeyler için de bana kızma güzelim. Sana söz veriyorum, burdan kurtulduğumuzda beni affetmen için diz çökmüş olacağım."
Öpücükler bırakmaya devam ettiğim boynunu boydan boya yalayıp geri çekildim.
"Diz çökmenden çok daha fazlasına ihtiyacım olacak Jeon."
*
Yanımdaki iki adam silahlarını bana doğru dogrultmuşken hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Bedenimi arabanın içine doğru ittiklerinde küfrettim. Tabii bunu umursamadan kapıyı suratıma kapattılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light in hell
Fanfiction"Bana karşı gelen ilk insansın... Bu seni korkutmuyor mu küçüğüm?" "Cehenneme git Jeon." "Anlamadın değil mi? Benim cehennemim burası."