Küçük çaplı geçirdiğim panik atağı engellemeye yarayan şey, bir başka araçtan gelen arka arkaya basılan korna sesiydi. Kendime geldiğimde aynadan arkadaki bir aracın kliniğe yanaşmaya çalıştığını ancak benim arabayı bıraktığım pozisyondan dolayı ilerleyemediğini fark ettim. Hızla toparlanıp arabayı çalıştırdım ve girmeye çalışan arabaya yol verdim. Tamam, geçmişti. Normal hayata dönmüştüm. Dönmek zorundaydım.
Arabayı rastgele bir yerlere sürüp kafamı dinlendirmeye çalışıyordum. Arabanın camını açtım. Soğuk rüzgârın içeri dolmasıyla ürpersem de rahatsız olmadım. Müzik açtım, bilmediğim bir şarkının kafamın içinde gezinmesine izin verdim. Belki bir saat boyunca anlamsız dolanmamın üzerine güneşin battığını fark ettim. Trafiğin sıklaşmasından sıkılarak arabadan inmek istedim. Bir yere gitmem gerekiyordu. Persona'ya bu halde dönmek istemiyordum. Çünkü orası, kötü duygulardan arındığım bir yerdi. Negatif bir hisle adım atıp orayı da kirletmek istemezdim.
İçmeye ihtiyacım olduğunda gittiğim kafe barı hatırlayarak arabayı mekâna doğru sürdüm. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Birine ihtiyacım yoktu. İhtiyacım olan tek şey biraz alkol almaktı. Arabayı zar zor bulduğum bir park yerine bıraktıktan sonra indiğim gibi düzgün park edip etmediğimi kontrol ettim. Tam karşı tarafımdaki arabadan inen bir adamın gevşek bir gülüşle bana baktığını hissedince başımı çevirdim.
"Böyle bir arabadan böyle güzel bir kadının ineceğini düşünmezdim." Gözlerini göğüs dekolteme diktiğini fark edince derin bir nefes alıp arkamı döndüm. Cümlesini duymazlıktan gelerek arabayı kilitledim. Sokağa yönelmek üzereydim ki başka bir şey daha dediğini işittim.
"Yamuk gibi duruyor. Zaten kadın olarak ne anlarsınız ki arabadan?" Arkamı döndüm. Yalpalayarak yürüyen, zar zor ayakta duran adamın yakasına yapıştığımda şaşkına uğradı. Onu Gri'nin arabasına doğru çekip kafasını sertçe kaputa vurdum. Acıyla inlediğinde ensesinden tuttuğum gibi havaya kaldırdım. Arabada bir hasar olup olmadığını kontrol etmek isteyerek gözlerimi kıstım ve kaputa doğru eğildim. Gri'ye bir özür borçlu olabilirdim.
"Bak bakalım düzgün mü yamuk mu?" dedim biraz geriye çekip bakmasını sağlayarak. Eliyle kaşını tutup sıvazladığında inlemeye devam etti.
"Bırak beni, manyak kadın!"
"Söyle! Düzgün mü yamuk mu?" dedim bağırarak. Sinirlerim oldukça yıpranmıştı, kötü zamanıma denk geldiği için şanssız olduğunu söylerdim ki maalesef şanslı olduğu bir zaman dilimi olamazdı. Çünkü iyi zamanımda da aynısını yapardım.
"Dü-düzgün." dedi kekeleyerek.
"Kadınlar gayet düzgün araba kullanabilir. Tekrar et." Dedim kulağına doğru, bir aptala anlatıyormuş gibi üstüne bastıra bastıra konuşarak. Öğrenecekti. Şiddete mümkün olduğunca başvurmamayı seçiyordum çünkü ne bir erkek ne bir kadın bunu hak ediyordu. Fakat kadınları aciz gören bir adamın doğruyu öğrenebilmesi için her yola başvurabilirdim.
Adam, dediğim cümleyi tekrar ediyorken yoldan geçen bir teyze korku ve biraz da şaşkınlıkla duraksayarak bize baktı. Bize bakan tek kişi o değildi fakat kınayan bir ses çıkararak kaşlarını çatan tek kişi oydu.
"Kadına bak... Erkek gibi... " Hala ensesini tuttuğum adamı kenara doğru fırlatıp sakinleşmeye çalışarak elimle başımı tuttum.
"Erkek gibi değil teyzeciğim, gayet kadın gibi. Önce kadınlarımıza kadın gücünü fark ettirebilirsek her şey mümkün olur belki de..." Arkamdan gelen başka bir sesle dikkatim dağıldı. Girmek üzere olduğum mekânın önünde duran bir görevli, gülümseyerek bana sesleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Persona Maskesi
General FictionWattpadRomanceTr | Yetişkinliğe Adım Atanlar Bu hikâyenin başrol kahramanının gerçek bir kimliği, adı, doğum yeri ve ailesi yoktur. Siyah, on bir yaşında bir çocuk iken ölmeyi dileyen, büyük acılar ve travmalar yaşamış bir kızdır. Tren rayının üzeri...