Bölüm 46 | Peynirci Dükkanı

36 3 13
                                    

Peynirci Mustafa abinin dükkanına geldiğimizde Gri'nin kafasında ne planladığını anlamaya çalışıyordum. Mustafa abi ile sohbete gelmiş gibi rahat bir şekilde ayaküstü konuşma yapıyordu. Mustafa abinin tatması için uzattığı bir tulum peynirini keyifle ağzına attı ve bana da tatmam için küçük bir dilim uzattı. 

"Gri burada ne yapıyoruz?" dedim nihayet ağzıma tulum peynirini attığımda. Gülümsedi ve Mustafa abinin peynirci dükkanına şöyle bir baktı. 

"Abi, Siyah bilmiyor tabi. Senin dükkan buradan ibaret sanıyor." Bu dediğinin üzerine Mustafa abi güldü. Dükkanının açık kapısından şöyle bir içeri baktı. 

"Bekle, Gri. Anahtarları getireyim." dediğinde ikisinin benim anlamayacağım bir dilden konuştuklarını düşünmeye başladım. Mustafa abi ağır adımlarla içeriye girdiğinde bir açıklama yapmasını bekleyerek elimi belime koyup Gri'ye baktım. Mavi de, tıpkı benim gibi burada ne aradığımızı merak edercesine arabasını park ettiği yerden bizi izliyordu. 

"Ne iş?" dedim göz kırparak. 

"Güzel ama dimi? Persona'ya da alalım bir kalıp." dedi Gri, hala ağzında evirip çevirdiği tulum peyniriyle ilgili konuşarak. 

"Grii!" dedim sesimi yükselterek. 

"Bu dükkanın arkası var ya Siyah... Cennet." dedi başıyla içerisini göstererek. Bir peynirci dükkanının nasıl cennet olabileceğini düşünerek gözlerimi kıstım. Gri, sorularımdan bağımsız bir şekilde davranmaya devam ederek peynirlere döndü ve Mustafa abinin bıraktığı bıçaklardan birini alıp bir başka peynirden de ufak bir parça kopardı. Kolunu tutup onu peynirlerden uzaklaştırdım. 

"Peynir yemeyi bırakır mısın?" dediğimde gülmeye başladı. Rahatlığı karşısında ben daha çok stres altında kalıyordum. Birkaç dakika sonra Mustafa abi elinde birkaç anahtarla geldi. Anahtarların hepsini Gri'nin avucuna bıraktığında Gri, teşekkür edercesine Mustafa abinin elini sıktı. 

"Eyvallah Mustafa abim. Çocuklar yarın sana anahtarı teslim eder." dediğinde Mustafa abi peynirlerini toparlamaya koyuldu. 

"Ne demek, Gri. Biz her zaman buradayız. Siz bu mahallede büyüyen çocuklarsınız. Yardımımız dokunmayacaksa ne yapmaya yaşıyoruz?" Mustafa abinin vefası karşısında duygulanmıştım. Sahiden de ömrümüz bu mahallede geçmişti. Bizi daha ufacıkken tanıyorlardı. Bu yüzden ne zaman ihtiyacımız olsa yardım edeceklerine emindim. Aynı şekilde biz de onlar için ilk fırsatta koşardık. Mustafa abi toparlanırken biz de Gri ile dükkanın içine girdik. 

"Şöyle... Şuradan geçiyoruz hanımefendi." dedi Gri, önden yürüyüp eliyle bana yolu göstererek. Buraya ilk defa gelmediğinin farkındaydım. Fakat hala peynirci dükkanından ne gibi bir cennet çıkacağını anlayamıyordum. Gri'nin bir bildiği vardır diyerek onu takip ettim. Mustafa abinin dükkanın arkası bir depoydu. Burada buzdolapları vardı ve içerisinde bazı peynirler muhafaza edilmişti. Fakat buzdolaplarından ziyade dikkatimi çeken şey deponun genişliğiydi. Öyle ki burada ciddi bir kalabalık karşılanabilirdi. Adım seslerimiz duvarlarda yankı yapıyordu. 

"İşte gözlerden uzak, her türlü işlemin halledilebileceği o muazzam yer." dedi Gri, keyifle kollarını yana açıp kendi etrafında dönerek. Eliyle ıslık yaptığında ikimizin adım seslerinden hariç olarak çok daha kalabalık bir topluluğa işaret eden adım sesleri duyuldu. Ne olduğunu anlamaya çalışarak Gri'ye doğru yürüdüm ve etrafıma bakındım. Mahallenin büyük küçük tüm gençleri ellerinde sopalarla yanımıza geldiğinde başımı eğerek onlara baktım. Ah, Gri. Tahmin etmeliydim. 

"Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz." dedi Gri, ellerini çırparak. 

"Gri abim! Nihayet böyle bir organizasyonla buluşturdun bizi." dedi esmer bir oğlan yüzünde büyük bir mutlulukla Gri'nin yanına gelip sarıldığında. 

Persona MaskesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin