Bölüm 32 | Kapalı Kutu Beyaz

44 4 13
                                    

Uçaktan indiğimiz gibi Persona'ya doğru yol almıştık. Nihan'ı aradığımda Mavi'nin bir adamla görüşmekte olduğunu ve henüz başka bir haberin olmadığını söylemişti. Bu durum haliyle Gri'yi daha da germişti. Mavi'nin yanına gitmek istiyordu ancak Nihan tam olarak nerede olduğunu bilmiyordu. Persona'ya az kala Gri, Mavi'yi bir kez daha aradı.

"Açmıyor."

Persona'ya gelince Gri ikimizin de çantasını alıp önden yürüdü. Bahçedeki masada oturan Nihan, Kırmızı ve Eren görüş alanıma girince doğrudan oraya yürüdük. Nihan, hala ağlayan Kırmızı'yı sakinleştirmeye çalışıyordu. Önündeki boş su bardağına sürahiden biraz daha su doldurup bardağı eline verdi. Geldiğimizi fark edince ayağa kalktı ve ikimize de sarıldı. Kırmızı gözleriyle Nihan'ı takip ederek başını yana çevirdiğinde bizi gördü. Titreyen ellerini sabit tutmaya çalışarak bardağı masaya bıraktı ve ayağa kalktı.

"Ne oldu? Niye ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?" dedi Gri sinirle kızın üzerine doğru yürüyerek. Kız daha da ürkerek geri çekildi ve ellerini havada sallayarak bir şeyler anlatmaya çalıştı.

"Hayır Gri abi, bir şey olmadı. Ben sadece... Yani biz... Buluşacaktık. O gelmedi."

"Ne abisi? Ne sizi? Kızım ne diyorsun sen?" dedi Gri, Kırmızı'nın toparlayamadığı cümleleri karşısında daha da sinirlenerek. Kız daha da hıçkırmaya başladığında Gri'nin kolunu tuttum ve ikisinin arasına girerek duvar oldum.

"Gri, tamam... Nihan, Gri'yi uzaklaştırır mısın? Ben de biraz Kırmızı ile konuşayım." Nihan başını sallayarak dediğimi yaptı ve Gri'nin koluna girerek onu ön bahçeye doğru götürdü.

Uzaklaşmadan hemen önce Gri'nin çaresizlik dolu ses tonuyla "Mavi nerede Nihan?" dediğini duydum. Bir şeyler yapmak için tutuşuyordu. Alabileceği maksimum bilginin peşindeydi. Ben de elbette Kırmızı'yla Beyaz ile ilgili konuşmak istiyordum. Ne için buluşacaklardı ve Kırmızı, Persona'ya yeni girmiş bir üye olarak neden bu haldeydi öğrenmek istiyordum.

"Siyah Hanım, ben çok üzgünüm." dedi burnunu çekerek. Masada duran peçetelerden birini alıp ona uzattım. Kırmızı'ya dair hatırladığım bilgiler kısıtlıydı. Tatlı bir kızdı, ufak tefekti. Saçlarının rengiyle kendine seçtiği adın ne kadar uyumlu olduğunu düşündüğümü hatırlıyordum. Bir de bana her zaman Siyah Hanım diyerek gülümsediğini, kibarlığından asla ödün vermediğini biliyordum. Armağan Abi, bir defasında onun görevlere hazır olmak adına çok sıkı çalıştığını söylemişti.

"Kırmızı, sakin ol. Hepimiz üzgünüz ama Beyaz'a bir şey olmayacak. Bu yüzden daha çok telaş etmeye gerek yok. Bak biz de buradayız. Gel otur bakalım." Dedim sandalyelerden birini çekerek. Yanıma oturduğunda cılız kollarını üşüyerek göğsünde kavuşturdu. Üzerimdeki deri ceketi çıkarıp omzunun üzerine doğru giymesi için bıraktığımda telaşla yerinde kıpırdandı ve ceketi bana uzattı.

"Yok, Siyah Hanım. Hiç gerek yok."

"Giy lütfen." Deri ceketimi utana sıkıla giydi.

"Beyaz ile neden buluşacaktın?" dedim doğrudan konuya girerek. Ona karşı gösterdiğim sıcak tavrı bir anda bırakıp ciddileşmem üzerine o da daha dik oturdu.

"Bunu söylemesem olmaz mı?" dediğinde utangaçlığı sabrımı zorlamaya başlamıştı. Göz devirmemek, ona karşı sert davranmamak için kendimi zor tutuyordum. Soğukkanlılığımı koruyarak biraz daha üsteledim.

"Aramızda kalacak, Kırmızı."

"Benim... Benim resmimi çizecekti." Kaşlarım çatıldı. Beyaz'ın resim çizme tutkusu vardı. Onunla tanışmamız da sulu boya istemesiyle gerçekleşmişti. O günden beri boyalarla, kalemlerle, çizimlerle arası epey iyiydi. Bazen karakalem çizerek defter sayfalarına bazen de yağlı boyayla tuvale dökerdi o hayran kaldığımız hayal gücünü... Ancak canlı portre çizimi yaptığını bilmiyordum. Üstelik bunun için Kırmızı'yı seçmesine anlam verememiştim.

Persona MaskesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin