Bölüm 61 | Kayıp Kimlikler

20 2 0
                                    

Damla, tıpkı bana yaptığı gibi her şeyi Poyraz'a anlatmıştı. Poyraz bu fotoğrafların yayılmayacağına dair Damla'ya bir söz vermişti. Ancak bu durumla ilgili ne yapılabileceğini düşünmek ve ekibiyle konuşması için zamana ihtiyacı vardı. Damla, Deniz'e cevap vermesi için yalnızca birkaç günü olduğunu söylemişti. Poyraz ve ekibi ne derse onu yapmaya, yardım etmeye hazırdı. Kendisini bu süreçte Persona'da ağırlayabileceğimizi söylemiştim ve Damla da bunu kabul etmişti. 

Damla'ya bir oda verip bizimkilere durumu fazla detaylandırmadan açıklamıştık ve herkes durumdan haberdardı. Poyraz'dan bir haber beklemek dışında yapabileceğimiz bir şey yoktu. Yalnız bu duydukları Gri'nin hiç hoşuna gitmemişti. Odamın balkonunda karşılıklı otururken kaşlarını çatmış, dalgın bir şekilde gökyüzünü izliyordu. 

"Başına ağrı girecek, çatma şu kaşlarını artık." dediğimde fark ederek kaşlarını rahat bıraktı ama yüzündeki ifade hala huzursuzdu. 

"Siyah, ben sana durumu açıklayayım. Damla'nın başına gelenlerin senin başına gelmesi çok kuvvetli bir ihtimaldi." 

"Nasıl?" dedim aklından geçirdiği şeyleri anlamaya çalışarak. 

"Deniz'in görevli kişileri kendi seçtiğini hepimiz duyduk. Bunun için ne kadar özenli olduğunu anladık. Deniz'in ilk zamanlarda sana yaklaşma şeklini hatırlasana..." 

"Yani sen diyorsun ki..."

"Evet. Damla'ya yaptığını sana yapacaktı. Geri çekilmeseydin, onunla çalışmaya devam etseydin bu göreve seni hazırlayacaktı. Tehdit edilen sen olacaktın ancak cesaret edemedi. Gerek senin sert duruşundan gerekse bizim önlem almamızdan bunu yapamadı. Senden vazgeçip rotayı başkasına yani öğrencisi Damla'ya çevirdi. Çünkü zamanı da az kalmıştı. Bir an önce bir görevli seçmesi gerekiyordu."

"Bu hiç aklıma gelmemişti. Olabilir, onunla okulda görüşmeye gittiğim gün fazla cüretkardı. Ufak dokunuşlarda bulunmayı denedi ancak izin vermedim. Belki de yavaş yavaş beni ele geçirmeyi planlıyordu."

Daha çok kendi kendime konuşur gibiydim ki bu söylediklerimin Gri'yi daha da gerdiğini fark ettim. Çenesini sıkıyordu ve bacağını huzursuzca sallamaya başlamıştı. Elimle titrettiği bacağına dokunup onu durdurdum. 

"Gri... Olmadı ama. Olmadı sonuçta değil mi? Artık bana yaklaşamayacağını biliyor."

"Evet ama bu adam bu kadar yakınımızdayken rahat bir nefes alamıyorum. Poyraz'ın acilen bu sevkiyatla ilgili bir plan yapması lazım."

"Yardım edecek. Bir yolunu bulacağız." dedim onu sakinleştirmeye çalışarak. 

"Doğum günün kötü bir şekilde sonlandı." diyerek dudak büzdüğümde nihayet tebessüm ederek elimi tuttu. "Hayır, hayatımdaki en güzel doğum günüydü. Deniz asla tadımı kaçıramaz." dediğinde kollarımı boynuna dolayarak ona sarıldım. Gözüm kolumdaki saate takıldığında saatin üçü geçtiğini yaklaştığını fark ettim.

"Uyuyalım mı? Saat epey geç oldu." dedim Gri'nin saat konusundaki hassasiyetinin geçip geçmediğini tartmak isteyerek. Esneyerek ayağa kalktı. "Uyuyalım. Saat kaç oldu?"

"Üçü yirmi geçiyor." dedim ve yüzüne baktım. 

"İyi, zaten bir an önce uyumak istiyorum." dediğinde artık Beyaz konusunda endişelenmediğini ve dörde kadar uyumama takıntısını bıraktığını anladım. Gülümseyerek ve gurur duyarak odama girdim. Gri'yle vedalaşıp yatağıma girdiğimde huzursuzca yatakta dönüp durdum. Gri'ye her ne kadar belli etmesem de Deniz'in olayı beni de tedirgin ediyordu. Tehlikeli bir insandı, onunla oynadığımızın farkındaydı ve her an karşı bir hamlede bulunabilirdi. Bense onun ve Alex'in hak ettiğini yaşaması için sabırsızlanıyordum. Babamın rahat uyuması için ikisinin de demir parmaklıklar ardında olması gerekiyordu. O günü gözlerimle görmeden de rahat bir uyku çekemeyeceğim aşikardı. Yaklaşık bir saat kadar yatakta dönüp durduktan sonra vücudum en sonunda pes ederek kendini uykunun kollarına bırakmıştı.

Persona MaskesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin