Alya ile Persona'nın yeni şubesi olarak açılacak olan villada buluşmak için taksiden indim. Yaklaşık beş dakikalık bir yürüme mesafesi vardı. Bu yürüyüş yolunda Gri ile telefonda konuşmayı tercih etmiştim. Beyaz ile konuşmuşlardı ve aralarında olup bitenleri merak ediyordum. Telefonu kulağımla omzum arasına sıkıştırıp dağılan saçlarımı ellerimle düzelttim.
"İşte en sonunda babamla benim de aramın düzelmesini çok istediğine dair yorumlar yapmaya başlayınca onu durdurdum. İstemiyorum, Siyah. Ben onun gibi hazır değilim. Hayatımda pay edinmesini istemiyorum. Tamam, kendisi görüşecekse görüşsün. Ona iyi geliyorsa yapsın. Ama ben istemiyorum."
"Anlıyorum. Görüşmek istememende hiçbir yanlışlık yok."
"Değil mi? Yani aynı hareket etmek zorunda değiliz sonuçta."
"Değilsiniz." dedim onu onaylayarak.
"Bir de çocuk yapmış üstüne. Kız kardeşimiz varmış. Şaka gibi bir durum. Acaba onu da bizim gibi mi büyüttü? Umarım o kıza da bize yaşattıklarını yaşatmamıştır."
"Peki onunla görüşmeyi düşünmez misin?"
"Düşünmem." dedi hızlıca kestirip atarak.
"Peki... Sonuç olarak Beyaz ile aranızda bir sorun kalmadı?" dedim emin olmak isteyerek.
"Hayır, bir sorun yok. Sarıldık eşek sıpasıyla. Benim sarılışımı her zaman tercih edermiş. Öyle dedi. Yerini tutmazmış." dedi keyifle gülerek. Ben de güldüm. Babasını kıskanmış olması çok tatlıydı.
"Ben Alya'nın yanına geldim. Sonra yeniden konuşalım mı?" dedim villa görüş alanıma girdiğinde.
Gri'yle vedalaşıp telefonu kapattım ve gülümseyerek beni bahçede bekleyen Alya'nın yanına doğru ilerledim. Siyah, uzun saçlarının uçlarını bu kez kıvırmıştı ve bu ona tatlı bir hava vermişti. Elmacık kemiklerine sürdüğü pembe allık da temiz ve dinç tenini daha da hoş göstermişti. Yanağıma küçük bir öpücük kondurup beni karşıladı.
"Hoş geldin. Evi gezdirmek için sabırsızlanıyordum. Nihayet buluşabildik." dedi heyecanla ellerini çırparak. Birlikte içeriye girdiğimizde bahçedeki havuzun yapımı için bir grup işçi çalışıyordu. Kolay gelsin diyerek yanlarından geçtik. İçeride de dolapların tamiri ile uğraşan bir ekip vardı. Alya bana tek tek odaları gezdirirken bu villanın Persona'nın yanında ne kadar büyük kaldığını fark ettim. Aynı zamanda oldukça ışık alan büyük pencereleri sayesinde epey ferah gözüküyordu.
Genişçe bir odaya girdiğimizde Alya heyecanla tam ortasında durdu.
"Burayı da muazzam bir sahneye çevireceğiz, Siyah. Tam karşısına yaklaşık yüz kişilik koltuklar dizayn edeceğiz. Sinema salonlarındaki gibi rahat koltuklar planlıyorum. Şurada perde olacak. Tam şurada da..." Alya anlatmaya devam ederken etrafımda şöyle bir dönüp anlattıklarını hayal ederek gülümsedim.
"Sence şu pencerelerin önüne çiçekler gelmeli mi yoksa Persona'nın imajını bozar mı? Fazla mı şirinlik katar yani?" Persona'nın ana şubesinde bahçe dışında içeride hiç çiçek kullanmadığımızı fark ettim. Persona'nın umut aşılamasını isterken aslında kendi karanlığımızla yeteri kadar aydınlık saçamadığımızı o an anladım. Persona'da iç açıcı renkler yoktu, çiçekler yoktu. Bu yüzden Alya'yı bu konuda destekledim.
"Hayır, aslında çok haklısın. Duvarların rengi açık olsun. Canlı renkler kullanalım. Çiçekler de gelmeli."
"Öyle mi? Aslında iç mimarımız da öyle önermişti ama Persona'ya uyup uymayacağı konusunda kararsız kalmıştım." dediğinde başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Persona Maskesi
Narrativa generaleWattpadRomanceTr | Yetişkinliğe Adım Atanlar Bu hikâyenin başrol kahramanının gerçek bir kimliği, adı, doğum yeri ve ailesi yoktur. Siyah, on bir yaşında bir çocuk iken ölmeyi dileyen, büyük acılar ve travmalar yaşamış bir kızdır. Tren rayının üzeri...