Bölüm 51 | Kız Çocuğu

23 3 0
                                    

Persona'nın çatı katında oturuyorduk. Sırtımı duvara yaslamış bir şekilde Gri'yi bekliyordum. Eski yıllarda yaptığımız gibi Persona'daki yastıkları altımıza sermiş, üzerini de ince bir örtüyle kaplamıştı. Bu bizim kendimize yaptığımız küçük bir alandı. Böylece rahat bir şekilde oturur, üzerine yapboz parçalarını dağıtır ve eğlenirdik. Şimdi yapboz parçalarımız yoktu. Onun yerine beni son derece huzursuz eden bir kağıt parçası bana bakıyordu. Göz ucuyla kağıda baktım. Hala açmak için hazır değildim. Üzerinde bir şey yazdığına da şüpheliydim. Belki de hepsi aklını kaçırmış olan o kadının uydurmasıydı. Bana olan nefretine bir kılıf uydurmuş, kendi kendine bir hikaye yazmıştı. Evet, böyle olmalıydı. 

Güneş batıyordu. Hava lacivert ve mor tonlarına bürünmeye başlamıştı. Günün nasıl geçtiğini anlamamıştım bile. O evden çıkıp Persona'ya geldiğimizde kendimi tamamen Persona'daki işlere bırakmıştım. Normalde yapmadığım ne varsa bizzat ben yapmıştım. Armağan abiyle çalışmalara katılmıştım mesela. Rolünü tam anlamıyla yapamayan tüm üyelerimizin canına okumuştum. Bugün üzerimde ekstra bir gerginlik olduğunun farkındaydılar ancak bana olan saygı ve sevgilerinden dolayı hiç ses çıkarmadılar.

Ne zaman Gri, tekrardan yanıma gelip nasıl olduğumu sorduğunda gün boyu kendimi ne kadar yorduğumu anlamıştım. Tüm işleri bir kenara bıraktım. Gri, Mavi'yle konuştuğunu söyledi. Esim, babasının yüzünü görünce çok paniklemiş, tüm öfkesini Mavi'ye kusmuş. Babasının yanında kalmak istediğini ve biraz uzaklaşmanın iyi geleceğini söylemiş. Mavi de Esim'in kendinden gittikçe uzaklaştığını anlatmış. Tüm bunları bana anlattığında onu başka bir boyuttan dinliyor gibiydim. Söylediklerine odaklanamıyordum. Çünkü aklım kağıda takılı kalmıştı. Bu yüzden yalnızca başımı sallamakla yetinip kağıdı okumak istediğimi söyledim.

Şimdi ise çatı katında, Gri'yi beklerken bir sigara yakmıştım. O kadar derin düşüncelere dalmıştım ki yanan sigaramı içmeyi unuttuğumu fark ettim. Son bir kez sigarayı dudaklarımın arasına aldığımda Gri, elinde ikimizin için iki kadeh ve bir de koltuk altına sıkıştırdığı şarap şişesiyle döndü. Bağdaş kurarak yanıma oturdu. Kağıdı çantamdan çıkardığımı ve tam aramıza koyduğumu fark etmesine rağmen bir yorumda bulunmadı. Kadehlerimizi doldururken onu izledim.

"Evdekilere söyledim, buraya çıkmayacaklar. Kimse duymayacak yani, endişen olmasın." dediğinde başımı salladım. 

"Çok saçma. Bence hepsi uydurmaca." dedim kağıdı açmadan, yalnızca kucağıma koyarak. 

Gri, kadehi uzattı. Kadehi aldım ve bir yudum içtim. Gri de kendi kadehini alarak şişeyi bir kenara bıraktı ve sırtını tıpkı benim gibi duvara yaslayarak yanıma oturdu. 

"Olabilir." dedi kısaca. 

"Gördün değil mi? Bana karşı olan o bakışlarını fark etmişsindir. Hiçbir şey söylemese bile yaydığı öfke ve nefret o kadar yoğundu ki..."

"Siyah, çok üzgünüm. Hala aynı düşüncelerde olacağını düşünememiştim. Yalnızca annen olduğu için saygımı korumaya çalıştım."

"Belki de annem bile değil." dedim buruk bir şekilde gülerek. Kadehi bırakıp kağıdı açtım. 

"Bakalım burada ne saçmalıklar yazıyor." dediğimde Gri, bu ani hareketim karşısında elimi tutarak beni durdurdu. 

"Siyah? Doğru olmadığına inandığını biliyorum ama ya gerçekse? Bunu okumaya hazır mısın?" Yutkundum. Doğru olma ihtimalini düşünmek istemiyordum. Hayatımda böyle büyük bir yalanın yer aldığına inanmak istemiyordum. Ancak yalan söyleyemezdim, çok da merak ediyordum. Bilmediğim hangi detaylar benim hayatım üzerindeki ihtimalleri doğurmuştu? Parmaklarımın titremesini es geçerek kağıdı iyice açtım ve tükenmez kalemle yazılmış bir yazıyla karşılaştım. Kağıdın başından ucuna kadar doluydu. İlk cümleye gözlerim takıldığında mırıldanarak okudum.

Persona MaskesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin