Elimdeki sargılarla iyileştirmeye çalıştığım yanık izimin henüz taze olduğu zamanlardı ki o çıkageldi. Altı yıl sonra, bir daha hiçbir zaman göremeyeceğimi düşündüğüm ve artık yavaş yavaş unutmaya başladığım için üzüldüğüm o güzel yüzle yeniden karşılaştığımda nutkum tutulmuştu. Aynı al yanakları, artık sadece eskisi kadar parlak ve temiz olmayan ancak yine de bukleli sarı saçlarıyla, yalnızca çok daha olgun bir yüzle karşımda duruyordu. Bir de epey boy atmıştı. Neredeyse benimle aynı boyda görünüyordu. Boyu uzadığı için kolları ve bacakları da incelmişti. Zihnimden böyle saçma düşünceler geçiyorken bunun gerçek olmadığını düşünerek karşımda duran görüntüsüne bakındım.
"Yeni veletler. İşleyişi anlatırsınız. Olay çıkarmalarını istemiyorum." diyerek Avcı, dört çocuğu aramıza tartaklayarak bıraktığında ağzım şaşkınlıktan açık kalmıştı. Yok, hayır. Bu olamazdı. Başımı hızla sallayarak kendimi hafifçe tokatladım. Kız, doğrudan bana bakıyordu. Yanılmadığımı söylemek istercesine, derin bakışlarla beni izliyordu. Arkamı döndüm. Ali ile bakışlarımız kesiştiğinde ne olduğunu sorgularcasına bana bakıyordu.
"Yok, o değil." dedim ona doğru konuşarak.
"Kim?" dediğinde cevap vermedim. Omzumda hafif bir dokunuş hissettiğimde o olduğunu bilerek, gerçekten kaçmak isteyerek irkildim ve kulaklarımı tıkayarak odanın bir ucuna doğru koştum.
"Poyraz bekle!" dediğinde dinlendirici, yumuşak sesini işitmek, o tanıdık sevgi selinin etrafımı yeniden sardığını düşündürdü. Sesinde aynı zamanda Aylin anneyi duyabiliyordum. Büyüdükçe ona daha çok mu benziyordu ne? Omzumun üzerinden ona kaçamak bir bakış atıp kontrol etmek istediğimde yanıma koştu.
"Benim, Hazal."
"Hayır, değilsin. Olamaz." dedim bana doğru uzanan kollarını itmeye çalışarak. Gerçeği dile getirmezsem belki gerçek olmaktan çıkardı.
"Poyraz. Sensin değil mi?" dedi şüpheye düşerek.
"Bana böyle seslenme." dedim diğerlerinin garip bakışlarını fark edince. Poyraz ismini gömeli çok olmuştu. Artık Özgür'düm ben, bir başkası da olamazdım. Başımı salladığımda daha fazla onu geri itmeme izin vermeyerek bana sıkıca sarıldı. Başını göğsüme yasladığında yeniden küçük Hazal'ım olmuştu. Sokakta oyunlar oynadığım, beni herkesten iyi anlayan, beni ben olarak kabul eden tek insan olan minik Hazal'dı. Hala onun burada olmasına anlam veremiyordum. Hiçbir şey söylemeden onu diğerlerinin arasından uzaklaştırarak üst kata, boşluğa uzanan terasa çıkardım. Ayaklarımı aşağıya doğru sarkıtarak beton zemine oturup ona seslendiğimde korkarak boşluğa baktı. Korkma, dedim. Sözüme güvenerek yanıma oturdu.
"Senin burada ne işin var Hazal? Burada olmamalısın. Aylin anne seni burada görse çok korkar. Senin güvende olman lazım." Panikle ve merak dolu bakışlara ona baktığımda göğsünü titreten bir nefesi içine çekti.
"Artık Aylin annem yok, Poyraz."
"Ne? Nasıl?"
"Allah onu da babamı da aynı anda yanına aldı. Kaza geçirdik, bir tek ben sağ çıktım." Büyük bir şokla yüzüne baktım. Bir an gözlerimin önünden Aylin anne geçti. Mutfakta, bizim için yemek hazırlarken neşeyle etrafta koşuşturmasını hatırladım. Gözümden bir damla yaş süzülünce elimin tersiyle sildim. Ne tuhaftı, yıllardır görmediğin ve bir daha da karşılaşmayacağını düşündüğün birinin ölüm haberini alıp üzülmek... Yine de kalbimde yer edinen herkesin ben haberini almasam dahi iyi olduğunu hayal etmek, hayatını mutlu bir şekilde yaşadığını düşünmek iyi geliyordu. Şimdi ise arka arkaya aldığım bu haberler karşısında yıkılmıştım. Hazal, en dibi yaşadığım bu korkunç yere düşmüştü. Aylin anne vefat etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Persona Maskesi
General FictionWattpadRomanceTr | Yetişkinliğe Adım Atanlar Bu hikâyenin başrol kahramanının gerçek bir kimliği, adı, doğum yeri ve ailesi yoktur. Siyah, on bir yaşında bir çocuk iken ölmeyi dileyen, büyük acılar ve travmalar yaşamış bir kızdır. Tren rayının üzeri...