Bölüm 43 | Bir Beyaz Orkide

30 3 5
                                    

"Annem kıyafetleri almak için bütün parayı bırakmış. Mağaza sahibi dolandırmış, annem de ne anlasın. O kadar ediyor sanıp bırakmış bütün parayı."

Gri, annesinin ölümden döndüğü bu anı anlattığında Beyaz ile ikisinin geçmişte yaşadığı korkuyu ben de yaşadım. Gülümser teyzenin bizimle tanışmadan ölmüş olma ihtimalinin olmadığını biliyordum. Ancak Gri öyle bir anlatmıştı ki gerçeği unutmuş, aklımı kaybetmiştim. Farkında olmadan parmaklarım yanımda oturan Gri'nin kolunu dolamıştı. Sanki Gülümser teyzeyi kurtarabilecekmişim gibi kolunu sıkıyordum. Gri, ses etmemişti ama ben acıyan parmaklarımdan anlamıştım. Bir anda elimi çektiğimde kolunun kızardığını gördüm.

"Ö-özür dilerim. Canını yakmışım, Gri!"

Yeni fark etmiş gibi şöyle bir koluna baktı.

"Hayır, fark etmedim bile. Sen iyi misin?" dedi nefes nefese kalmış halimi görünce. Endişeyle ellerimi tuttu.

"Sadece... Bu-Bu anlattıkların çok ağır şeyler, Gri. Annene o kadar üzüldüm ki anlatamam. Keşke daha erken tanışsaydık, keşke elimden bir şeyler gelseydi."

Sessiz kaldı. Şöyle bir yüzüme baktı ve gülümsedi. Ellerimi dudaklarına doğru götürüp küçük bir öpücük bıraktı.

"Çok güzel bir kalbin var."

"Annenin de kocaman bir kalbi varmış. Ben daha önce böyle bir sevgi görmedim, Gri. Yani bir annenin evladını bu kadar çok seveceğini aklım almazdı. Sırf siz mutlu olasınız diye almak istemiş o kıyafetleri..." Durdum ve babasının yaptıklarını düşündüm. Annesini öldüresiye dövmüştü. Üstelik kirli bir parayı kaptırdığı için. Bir kez daha yüzüne tükürmek istedim. Küçük Siyah'ın yaptığını yetişkin halimle yeniden yapmak isterdim.

"Allah'ın belası! Pislik! Nasıl kıyabilir ya nasıl?" Ayağa kalktım ve sinirle odanın içinde yürüdüm. Soğuk terler atıyordum. Aklıma geldikçe öfkem daha çok artıyordu. Gri ise tüm bu yaşanılanlardan geriye kalan bir enkazdı. O yüzden öfkelenmiyordu, geçmişte babasına karşı göstermeye çalıştığı direnci artık kırılmıştı. Gri'nin yeniden yanına oturup sakinleşmeye çalıştım. Nihayet derin bir nefesi içime çekip soluklandığımda o malum soruyu sorma cesaretini toplayabildim.

"Gri? Peki annenin intihar ettiği o gün? O da mı baban yüzündendi?" Sesim tahmin ettiğimden daha cılız çıkmıştı. Gri'nin hassas noktasına dokunduğumu biliyordum ve bu yüzden vereceği tepkiden emin değildim. Fakat beklediğimden daha normal karşıladı. Elleriyle yüzünü kapattı ve düşünmeye çalışırcasına bekledi.

"Evet. Zaten annemin sonunu ondan başkası getiremezdi."

Bir çocuk olduğum için bana inanmadılar. Annemin babam yüzünden intihar ettiğini söylediğimde beni kimse ciddiye almadı. Bunu sadece Toprak ve ben biliyorduk. Öyle de kalmıştı. O gün, babamın evde olmadığı güzel bir sabaha uyanmıştık. Babam artık üç, belki dört ayda bir eve geliyordu. Çünkü artık ikinci bir hayatı vardı. Bizden, bu mahalleden, artık yıllanmış evimizden normalden daha çok tiksiniyordu. Kendini buraya ait hissetmiyordu. Çünkü bir sevgilisi vardı. Onu öptüğünü, babamı buraya bıraktığı bir günde görmüştüm. Sarışın, çok genç ve güzel bir kadındı. Siyah, parlak ve havalı bir arabası vardı. Bir başka gün de, babam eve sadece bir eşyasını almak için uğramıştı. O gün babamdan gizlice o kadının yanına gittim. Babamın nerede kaldığını sorduğumda çok şaşırdı. Oğlu olduğunu bile bilmiyormuş ama bu bilgi karşısında umursamadı.

"Fikri'yle iş yapıyoruz, ufaklık. Çok para kazanıyoruz. Ama daha da önemlisi biz artık bir aileyiz. Evleneceğiz. Nereye gittiğini mi sormuştun? Bende kalıyor. Güzel bir villam var. Belki bir gün seni de getirmek isterse görürsün ama sakın bizimle kalacağınızı falan sanmayın. Ben bu yaşta çocuk falan bakamam."

Persona MaskesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin