Not: Daha önce kitabı paylaşıp kaldırdım. Kaldırma nedenim keyfi değildi arkadaşlar. Mecburi olarak değiştirmem gereken yerler vardı. Oraları değiştirmek zorunda kaldım. Üzgünüm:(
İNSTAGRAM: _arikubra
Bölüm şarkısını ekledim arkadaşlar.
Bu arada oy ve yorumlarınızı da bekliyorum. Zira sizlerden olumlu veya olumsuz bir tepki alabildiğimde yazmak konusunda daha verimli olabiliyorum. Hadi bölüme geçin artık:)
Bölüm Şarkısı: Yasir Miy Hoş geldin
1. Bölüm
İnce parmaklarım raflarda yerini almış kitapların üzerinde seyir halindeyken gözlerim de kapak fotoğraflarını inceliyordu. Bir kütüphanedeydim. Devlete ait bir kütüphanedeydim. Parmaklarım Sarah Jio'nun kitaplarının üzerinde durduğunda küçük bir tebessüm dudaklarıma yerleşti. Bence çok başarılı bir yazardı. Kurgularını sağlam bir zemin üzerine oturtuyordu. Ne çok süslü ne de çok sade bir dili vardı. Geçmiş ve gelecek arasında müthiş bir köprü oluşturuyordu. Sonunu çok farklı ama tatmin edici şekilde bağlıyordu. Hatta sırf bu kadından dolayı çiçeklere bambaşka bir açıdan yaklaşmaya başlamıştım. Çünkü kadının neredeyse her kitabı bir çiçek ismiyle anılıyordu. Ve kurgusunu ismini verdiği çiçeğe çok iyi bir şekilde bağlıyordu. Bu kadına hayrandım. Gerçi böyle konuştuğuma bakmayın. Ben neredeyse bütün yazarlara hayranım. Adımlarım yavaş bir şekilde diğer raflara geçerken bir saattir kitap bulamamış olmayı sorun etmiyordum çünkü bir saattir kitapların dünyasında geziniyordum.
Kütüphanenin içindeki küçük yolculuğum Canan Tan'ın kitaplarının önünde durduğunda muhtemelen kocaman açılmış gözlerle kitaplarına bakıyordum. Bu kadının kitapları her ne kadar çok klişe gelse de şehirler hakkında yaptığı betimlemeler bende kurgunun geçtiği şehri ziyaret etme isteği uyandırıyordu. Aynı zamanda o şehirler hakkında çok da iyi bilgi sahibi olabiliyordunuz. Hatta o kitap sayesinde Bursa'ya karşı da içimde büyük bir merak uyanmıştı ancak ben bulunduğum şehirde yaşarken bile çok zorlanıyordum. Başka şehre gitmeye imkanım bile yoktu.
Gözlerim raflara bakınmaya devam ederken derin bir nefes aldım. Burası benim tek ailemdi. Bu kitapların içinde yaşıyorum. Kendime ait bir hayatım vardı ancak kendi hayatımı yaşamak yerine romanların içindeki hayatı yaşamayı tercih ediyorum. Ve bir gün benim de roman gibi bir hayatımın olacağına inanıyorum. Ayaklarım bu sefer de beni şiir bölümüne götürürken içeriye birkaç kişinin daha girmiş olduğunu kapı sesinden anlamıştım. Çok büyük bir kütüphane değildi ancak çok fazla kitabı taşıyabilecek kapasiteye sahip rafları vardı.
Şiir bölümüne girdiğimde raflara yapıştırışmış beyaz kağıtta yazılı şairlerin isimleri takip ettim. Cemal Süreya, Nazım Hikmet, Sezai Karakoç derken sonunda istediğim şairin ismini görebilmiştim. Kübra Arı...
Kütüphanenin sessizliği beni tamamen içine çekerken elimi Kübra Arı'nın kitabının üzerinde tuttum. Parmaklarım kitabı hissetmemi sağlarken gözlerimi yumdum. Dudaklarımda haberim olmayan bir gülümsemeyle bir süre kitabın ruhunu hissetmek için bekledim. Şiir kitaplarında bunu genellikle yapıyordum. Çünkü şiir kitaplarını kalbim, romanları ise hayal gücüm okuyordu. Ve ben yalnızca kitaplarda yaşamak istiyorum. Kendimi tamamen kütüphane ortamından soyutlamışken kulağıma dolan sesle gözlerimi açtım.
"Sevgilim
Bir akşam vakti hükmediyorsun düşlerime
Kirpiklerin usulca kapanıyor
İzin veriyorsun kim bilir
Kalbim yalnız sana açılıyor
Sevgilim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)
Teen FictionKitapların içinde yaşayan Ayşin Birce, bir gün kitapların içinden çıkmış gibi davranan bir mafyayla karşılaşır. Ve Ayşin Birce hep hayal ettiği gibi bir aşk romanın baş kahramanı olduğunu sanır. Peki hayat... Gerçekten kitapların içindeki gibi midi...