26. Bölüm

141 5 0
                                    

Bir önceki facia bölümden sonra artık yeni bölüme geçiyoruz. Umarım kitabı bırakmayıp devam ediyorsunuzdur. Çünkü wattpadde esas karakter gittiğinde hep böyle bir bırakılıyor. Esas karakter yanlış da olsa. Umarım devam edersiniz:)

Bölüm şarkılarında artık Yasir Miy'i göremeyeceğiz. Sanırım Cem Adrian'ın zamanı geldi.  

İnstagram: _arikubra

26. Bölüm

Bir kız çocuğu vardı. Yalnızlığını kitapların içinde gideren. Bir kız çocuğu vardı. Sevgi açlığını kitaplardaki sevgiyle gideren. Bir kız çocuğu vardı. Sahip olmak için her şeyini vereceği mutluluğu kitaplarda bulan. Bir kız çocuğu vardı. Yalanlardan uzak, tüm kötülüklerden arınmış... Bir kız çocuğu vardı. Hayatın acımasızlıklarından kendini soyutlamış. Bir kız çocuğu vardı. Yitirilen umutlarını hep bulmak için çabalayan. Bir kız çocuğu vardı. Bütün inandıklarının kocaman bir yanılgıdan ibaret olduğunu gören.

Bir adam vardı. Yalnız kız çocuğunu varlığıyla kalabalıklaştıran. Bir adam vardı. Kız çocuğunun bütün sevgi açlıklarını kalbindeki koca aşkla doyuran. Bir adam vardı. Kız çocuğuna kitaplardaki mutluluğu yaşatan. Bir adam vardı. Kız çocuğu için yalanlarını susturan, kötülüklerini susturan... Bir adam vardı. Hayatın acımasızlıklarına karşı kız çocuğunu koruyan. Bir adam vardı. Kız çocuğuna yitirdiği umutlarını vaat eden. Bir adam vardı. Kız çocuğunun tüm inandıklarının bir yanılgıdan ibaret olduğunu ispatlayan.

Gözlerim kendiliğinden açılalı uzun bir zaman olmuştu. Bir hastane odasında olduğumu anlamam da çok kısa bir zamanımı almıştı. Gözlerimi tavana dikmiş, sırt üstü uzanıyordum. Biraz önce doktor odama girmiş, öğrenmem gereken tüm bilgileri vermişti. Bir haftadır burada yatıyormuşum ancak bugün sabah uyanmışım. Söylediklerine göre sayısız ameliyata girmişim. Şimdi vücudum iyi durumdaydı. Yani öyle görünüyordu. Camdan içeriye sızan herhangi bir ışık yoktu. Oda karanlık ve aydınlık arasındaydı. Elim karnımın üzerindeydi. Karnım bebeğimin mezarıydı. Yüzümün ne halde olduğunu bilmiyordum. Vücudumun pek çok yerinde sargı vardı.

Peki ben neden susuyordum? Neden içimdeki bütün haykırışları beraat edemiyordum. Bütün bedenim hareketsiz bir şekilde uzanıyor, gözlerim yalnızca tavanı izliyordu. Bir haftadır gördüğüm tüm rüyalarım yaşadığım o anı tekrar, tekrar yaşattırıyordu bana. Ölü bakışlarım odanın içinde dolanıyor, her eşyayı ayrıntısıyla izliyordu. Bir gardırop, yatağımın hemen yanında ikili komodin, bir de ayaklı masa vardı. Bir hastane odasından çok ev odası gibiydi.

Elim karnımın üzerindeydi. Tenime baskı uyguluyordum. Ben kendime ne yaşatmıştım? Malkoç benim sevdiğim adamdı. O bana bunu yapmış olamazdı. O benim canımın yanmasına dayanamazdı. O bebeğimizin katili olamazdı. O benimle beraber hayallere inanan adamdı. Beni kendisiyle beraber hayata inandırmış olamazdı.

Odanın kapısı iki kez tıklatılıp açıldığında gelen kişiyi görmek için oraya baktım. Ve gelen kişi Poyraz Beşikçi'ydi. Ela gözlerini kısarak odanın içine doğru adımlıyordu. Her adımında bana yaklaşırken sonunda tamamen karşıma geldi.

"Merhaba."

Yalnızca gözlerinin içine bakıyordum. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ne konuşacağımı bilmiyordum. Ben ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Bebeğim ölmüştü. Benim bebeğim ölmüştü. Elim karnımı biraz daha sıkarken kalbime saplanan ağrıyla gözlerimi yumdum. Alt dudağımı dişimle ezerken yumduğum gözlerimi yavaşça açtım. Poyraz hala gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Gözlerindeki acıma duygusu canımı yakarken hiçbir şey söylemedim. Çünkü bunu kendime ve bebeğime ben yapmıştım.

TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin