10. Bölüm

218 7 0
                                    

Selammmmm milettt:))

Bölüm şarkısı: Yasir Miy Derin

Medyaya ekledim...

Oy ve yorumlarınız bekliyorum arkadaşlar...

İNSTAGRAM: _arikubra

10. Bölüm

Malkoç'a hiçbir şekilde bakmadan kolumdan çıkıp bana arkasını dönerek gitmişti. Bense bir onun arkasından bakıyordum bir de Malkoç'un sıkıntılı yüzüne bakıyordum.

Ben bu bakışı, bu yüz ifadesini biliyordum. Bu ifade, canımızın acıyacağını gösteren bir ifadeydi. Gitmek istemesem de adımlarım Malkoç'u gördüğüm an çoktan ona doğru ilerlemişti. Tamamen karşısına geldiğimde ayakkabımın ucu ayakkabısının ucuna gelene kadar yürüdüm ve sonra durdum. Ürkek bakışlar atan yeşil gözlerimi mavi gözlerine çıkardığımda siyah saç tutamlarının yine alnına düştüğünü fark ettim. Elimle o tutamları alnından yavaşça çekerken ikimiz de birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Ve fısıldadım.

"Bu konuşmadan sonra canımız acıyacak. Bu yüzden böyle bakıyorsun, değil mi?"

Elimi yavaşça kendime doğru çekip indirdiğimde sıkıntılı bir nefesi ciğerlerine çektiğini gördüm. Bir eli pantolonunun arka cebine giderek oradan sigara paketini çıkardığında gözlerindeki anlamdan neler söyleyeceğini tahmin edebiliyordum. Düşmanlarının bana zarar vermesinden korkuyordu. Bu yüzden tamamen görüşmeyelim diyecekti. Bunu biliyordum. Öyle hissediyordum. Kitaplarda da öyle olmaz mıydı? Sigarasını dudaklarının arasına yerleştirdiğinde ucunu da ateşlemişti. Kendisini boğan nefesi sanki hayat buluyormuşçasına sigaradan çektiğinde onu izleyen gözlerime bakmaya devam ediyordu. Sigarayı dudaklarından çektikten sonra külünü de eliyle yere silkti. Diğer eliyle elini bana doğru yaklaştırırken hem heyecan hem de korkudan titrediğimi hissettim. Parmaklarıyla saçlarımdan fırlayan tutamımı yakalayarak kulağımın arkasına koyduktan sonra fısıldayarak cevap verdi.

"Canımız acıyacak ama beraber olursak katlanabileceğimiz bir acı..."

Gözlerim az önceki hüznün perdelerini anında kaldırarak ona sevinçle bakarken söyledikleri kulaklarımda yankılanıyordu. Dişlerimi göstererek gülümsediğimde sorgularcasına gülümsememe baktığını fark ettim. Daha fazla dayanamadan içimdeki sevinçle kollarımı boynuna doladım.

"Benden ayrılmayacaksın yani. Beni bırakmayacaksın, değil mi?"

Eli önce sırtıma gidip sırtımı sıvazladı. Ardından elini başıma kaldırıp saçlarımı okşamaya başladı. Gözlerim dolmuştu ancak ağlamayacaktım. Dudaklarımdaki gülümsemeyi silmeden sarılmaya devam ederken fısıldadı.

"Ayrılık yok. Bize ayrılık asla yok."

Ona sarılırken başımı salladığımda kollarını yavaşça çözdü. Onunla beraber bende boynundaki kollarımı çözerken gözlerim onun gözlerine tırmandı. O ise elimdeki karneye hınzır bir bakış atıyordu. Eli atik bir şekilde elimdeki karneye gittiğinde karneyi arkama çekemeden elimden almıştı.

"Ya karnemi ver!"

Karneyi hızlıca yukarı kaldırırken kaşlarını havaya kaldırıp gözlerini kısmıştı. Bana şüpheli bir bakış atarken karnemi başından geriye doğru çekti. Ben de onun karşısında parmaklarımın üzerinde dikildiğimde karneye doğru uzandım.

"Bakalım derslerin nasılmış?"

Gülerek benimle dalga geçtiğini bariz bir şekilde gösterirken ayak uçlarımda yükselerek bileklerinden tutmaya çalışıyordum ama nafileydi.

TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin