Evvet 27. Bölümle tekrar karşınızdayım. Bölüm şarkısını da medyaya ekliyorum.
İnstagram:_arikubra
27. Bölüm
Saatin içinde akrep ve yelkovanın kavga sesleri yükseliyor. Karanlık yine zamana hükmediyordu. Bir odanın içindeydim. Tek başımaydım. Hayatın bana attığı ilk tokadı çok ağır bir şekilde yemiştim. Ben Ayşin Birce... Sırf kitaplardaki başrol karakterlere layık olsun diye kendime böyle bir isim seçmiştim. Aşkın beni bulacağına, hiç kavuşamadığım o sevgiye kavuşacağıma inanmıştım. Yanılmıştım. Ve hayata karşı ilk yanılgımın bedelini çok ağır ödemiştim. Bebeğimi kaybederek ödemiştim. Hastaneden bugün sabah çıkmıştım, şimdi ise geceydi. Bütün gün yalnızca duvarı izlemiştim. Poyraz polis olduğu için işe gitmek zorundaydı. Gitmişti. Bir şeye ihtiyacım olursa arayabileceğimi söylemişti.
Benim bebeğime ihtiyacım vardı.
Benim eski Malkoç'a ihtiyacım vardı.
Benim hayallerime ihtiyacım vardı.
Gecenin içine doğru ilerliyordum. Bu evde yapayalnızdım. Ellerim karnımın üzerinde, yatağımın üstünde ise ultrason fotoğrafı duruyordu. Bebeğimden bana kalan son hatıraydı. Cenin pozisyondaydım, bir yatağın üzerindeydim. Yalnızdım. Ağlamaktan nefret ediyordum ama gözlerimden süzülen damlalara engel olamıyordum. Geleceğe dair umutlu hayaller kuramıyordum. Kurduğum anda yıkılıyorlardı. Şimdi başım Malkoç'un göğsünde olsaydı her şey geçerdi. Bebeğimizi geri getirsin istiyordum. Zamanı geri alsın, tüm bunları yaşatmamış olsun istiyordum.
Ama artık o yoktu.
Ama artık Ayşin Birce Bolat yoktu.
Ama artık bir bebeğimiz yoktu.
Ama artık biz yoktuk.
Başımı yastığıma yasladım. Kalbimin içindeki yangın gözlerimden alev alev düşerken geçmiş yine karşımdaydı. Malkoç bana vuruyor, sonra yıllar öncesindeki haline bürünüp şiirler okuyordu. Malkoç karnıma tekme atıyor, sonra yıllar öncesindeki haline bürünüp korkmayayım diye bana sarılıyordu. Malkoç başımı zemine çarpıyor, sonra yıllar öncesindeki haline bürünüp beni göğsünde uyutuyordu. Hayat buymuş demek... Ne kadar yara alırsan al, devam etmekmiş...
Eskiden yetimdim, öksüzdüm. Peki bebeğini kaybetmiş annelere de bir sıfat vermişler miydi? Ben bebeğimi koruyamamıştım. Yaşlarım hıçkırıklara dönüşürken vücudum engel olamayacağım kadar çok sarsılıyordu.
Vücudum da hala yaralar vardı. Vücudumun pek çok yeri morluklarla ve yaralarla doluydu. Poyraz yaralarımla ilgileniyordu. Bir damla daha gözümden aşağı süzülürken evin dış kapısının açılma sesi geldi. Poyraz gelmiş olmalıydı. Evsa henüz yaşadıklarımı bilmiyordu. Ona anlatamazdım. En azından şimdi... Poyraz'ın adım sesleri git gide odama yaklaşırken yaşlarım hala akmaya devam ediyordu. Nefes alamıyordum. Nasıl ayağa kalkacağımı bilmiyordum. Aslına bakarsanız ben yaşamak istemiyordum. Malkoç benim inandığım tek adamdı. O bana bunları yaptıysa...
Malkoç benim tanıdığım Malkoç değilmiş ki... Yüzüm kaldığım odanın kapısına dönüktü. Odam tamamen karanlıktı. Poyraz'ın adım sesleri odamın kapısının önünde durdu. Kısık seste tıklattı.
"Gelebilirsin Poyraz..."
Elim hala karnımın üzerindeydi. Bebeğimi bırakmayacaktım. Yaşadığım müddetçe karnıma ne zaman sarılsam onu hissedecektim. Poyraz içeriye giydiği gri kazak ve gri kot pantolonuyla girmişti. Onun kıyafetlerini odamı aydınlatan gece lambası sayesinde görmüştüm. Karanlıktın korkuyordum. Karanlıktan çok korkuyordum. Buna rağmen odamın ışığını kapatıp yalnızca gece lambasının ışığında duruyordum. Poyraz birkaç adım sonra tamamen karşıma geldiğinde elinde de ilaçlarımın olduğu poşet vardı. Poyraz odamın ışığını açmayı es geçerken yatağımdaki boş alana oturdu. Herhangi bir şey söylemeden poşetin içindeki hapları tek tek verip ben içene kadar izledi. Ela gözlerinde öyle yoğun merhamet vardı ki... Bazen bu merhamet mi, acıma mı, emin olamıyordum. Ela gözlerini yeşil gözlerime çıkardığında gözlerindeki çıkmış damarları gördüm. Gecesi ve gündüzü olmayan bir işe sahipti. Bu yüzden uykusuzluğu gözlerinden bu kadar net okunabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)
Teen FictionKitapların içinde yaşayan Ayşin Birce, bir gün kitapların içinden çıkmış gibi davranan bir mafyayla karşılaşır. Ve Ayşin Birce hep hayal ettiği gibi bir aşk romanın baş kahramanı olduğunu sanır. Peki hayat... Gerçekten kitapların içindeki gibi midi...