41. Bölüm

52 2 0
                                    

Evvet ben geldim.

Dönüm noktasından bir önceki bölümdeyiz.

Medyaya şarkıyı ekliyorum.

İnstagram:_arikubra

Keyifli okumalar

41. Bölüm

Korkularım dilimden düşmezse bana düşman olmazlar, sanırdım. Onları anmak yerine susarsam onlarla hiç yüz göz olmam sanırdım. Yanılmışım. Korkularıyla savaşacak cesareti olmayan insanların korkusuz olması gerektiğini öğrenmiştim. Hayatın kafamın içine kazıya kazıya öğrettiği her şey korktuklarımdı. Ben cesur olmayı hiçbir zaman beceremedim. Bu yüzden hep korkusuz olmayı denedim. Oldun mu, derseniz...

Hiç olamadım.

Korkularımı susunca hep mutlu olurum sanmıştım fakat bir gün korkularım benim adımı haykırdılar. Bir düşmanın acımasızlığına sahiptiler. Onlarla gireceğim savaştan mağlup çıkacağımı bildiğim için kaçtım ancak onlar beni buldular. Barış istememe rağmen benimle savaştılar. Beni yendiler. Beni ezdiler. Beni öldürmediler ama beni hiç ettiler.

Ve tam o noktada hayat bana iki seçenek sundu:

Öl ya da güçlen...

Bana kalsa ben ölmeyi seçerdim. Keza seçmiştim de... Ancak vazgeçmiştim. Güçlenmeyi öğrenmeyi seçmiştim. Bana bunu seçtiren kişi Poyraz'dı. Poyraz bana yeni bir Ayşin Birce inşaa ettirdi. Hiç tanımadığım ancak zamanla tanıyacağım o Ayşin Birce'yi inşaa ettirdi.

Ve bu Ayşin Birce...

Yine birilerini kaybetmekten korkuyor ancak bu sefer kimi kaybederse kaybetsin yeniden ayağa kalkacak kadar güçlü olduğunu da biliyor.

Ben yirmi yaşında genç bir kızım. Karnımda ikinci bebeğimi taşıyorum. İlk bebeğime mezar olan karnım şimdi ikinci bebeğime yaşam vadediyordu. On altı yaşındaki Ayşin Birce'nin dünyasını gerçek dünyam yapmak uğruna bir kez daha sahip olduğum her şeyimi kaybetmiştim. Daha da kötüsü esasında hiç sahip olmadığımı öğrenmiştim. Evim olduğunu sandığım, gücüyle beni bütün kötülüklerden kurtaracağına inandığım, aşık olduğum adam bütün inandıklarıma balta vurmuştu. Oysa inandıklarımın yanıldıklarıma dönüşmemesi için elinden gelen her şeyi yapacağına söz vermişti.

Verilen her söz tutulmazmış, öğrendim.

Ve Malkoç tüm inandıklarıma vurduğu baltayla bana iki seçenek sunmuştu:

Ya tüm yanılgılarımın, bebeğimin ölümünün bedelini kendime ödettirmek için kolay yolu seçip intihar edecektim ya da gerçek bir cesur gibi davranıp tüm yaptıklarıma rağmen kendimi affedecektim. Kendimi affetmek bebeğime ihanet etmek gibi geliyordu kulağıma. Ancak ben büyümüştüm.

Kendimi affedip yoluma devam edecektim.

Ve ben yaşamıştım.

İntihar her defasında düşüncelerimi çepeçevre sarsa da ben yaşamıştım.

Güçlü veya güçsüz olmak hiçbir zaman umurumda olmamıştı.

Gururlu veya gurursuz olmak hiçbir zaman umurumda olmamıştı.

Ben yalnızca mutlu olmak, mutlu bir aileye sahip olmak istemiştim.

Artık gerçekten sahiptim. Beni seven bir kocam ve benimle hayata tutunan bir bebeğe sahiptim.

Üzerimde beyaz kısa kollu ve onunda üstüne geçirdiğim siyah eşofman üstü bir ceket vardı. Altıma ise siyah bir tayt giymiştim. Göbeğim git gide belirginleşiyordu çünkü bebeğim beş aylık olmuştu artık. Aynada yan dururken büyüyen göbeğimi müthiş bir aşkla sevdim. Bebeğim buradaydı. Benim bir bebeğim olacaktı. Bir kızım olacaktı. Gözlerim anında dolarken Poyraz'ın benim için odamıza getirdiği turşu kavanozunun içinde sarımsağı alıp yemeye başladım. Her ısırığımda onu daha fazla yeme isteğim uyanıyordu. Ardından yine Poyraz'ın bana kızmasına rağmen getirttiğim sürme çikolata duruyordu. Çikolatanın yanında duran tatlı kaşığını alıp bu müthiş lezzetin içine daldırdım. Kaşığa aldığım çikolatayı ağzıma götürmeden önce sarımsak turşusunu da kaşığın üzerinde koydum. Ve ikisini ağzıma atmadan önce Poyraz'ın kocaman açılmış gözlerle bana baktığını gördüm.

TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin