45. Bölüm

53 3 0
                                    

Evvvet ben geldimmm

Hemen bölüm şarkısını medyaya ekliyorum.

İnstagram: _arikubra

45. Bölüm

İnandıklarım, yanıldıklarıma dönüşmüştü. Kazandığımı sandıklarım esasında kaybettiklerimdi. Gittiklerim kaldığım, kaldıklarım gittiklerimdi. Öldüklerim yaşadığım, yaşadıklarım öldüğümdü. Bir tek hayallerim hayatım, hayatım hayallerim olmamıştı. Oysa en başından beri istediğim tek şey hayallerimin hayatım olmasıydı. Nisan yağmurlarının ıslattığı nemli toprak siyah spor ayakkabımın tabanına bulaşıyordu. Yan yana, daha da doğrusu dip dibe dizilmiş mezarların içinde bir tek Poyraz'ın mezarının etrafı daha boş duruyordu. Kızım kucağımdaydı ancak eli babasının mezarına uzanıyordu. Küçük parmakları birbirine dokunurken sanki babasını yanına çağırıyor gibiydi.

"Ba- ba- ba-"

Bilinçli olarak "Baba!" demiyordu ama bu durum gözlerimdeki yaşların özgürlüğüne sebebiyet vermişti. Boğazımdaki yumruyu, vicdanımdaki yükü kaldıramıyordum. Kızımı kucağıma daha çok bastırırken Poyraz'ın mezarının yanındaki küçük taşın üzerinde oturuyordum. Mezarı temizdi. Birileri tarafından bakılıyor olmalıydı. Elimle mezar taşını severken mırıldandım.

"Uzun zaman oldu sana gelmeyeli Poyraz..."

Derin bir nefes alıp duraksadım. Kelimeler sanki beynimin içinde uçuşuyordu ve ben hangisini yakalayıp dışarıya bırakacağımı bilmiyor gibiydim. Kalbimdeki duygular bulamaç haline gelmişti. Hangisinin daha baskın olduğunu idrak edemediğim için hissizdim. Uzun zamandır tuttuğum yaşlarım bir bir damlarken konuştum.

"Biliyor musun, bu hikayedeki esas suçlu yalnızca benim. Ben güçlü bir kadın olmayı hiç beceremedim. Sana kendi hatamın bedelini ödettim. Ama canım yanıyor Poyraz. Sen benim kahramanımken, sen kızımızla benim kahramanımken nasıl başka bir kadına dokundun? Bunu bize nasıl yaptın?"

Etraf sessizdi. Buradaki mezarları ziyarete gelen hiç kimse yok gibiydi. Kızımı bebek arabasının içine koyduktan sonra daha rahat bir şekilde mezarının başına oturdum. Ellerimle toprağı okşarken anlatmaya devam ettim. Aylarca sustuğum her şeyi anlatmak için devam ettim.

"Biliyor musun, ölümünün acısını bile özgürce yaşayamıyorum. Bir yanım vicdan azabından ölürken diğer yanım başka bir tene dokunduğun için hak ettiğini söylüyor. Her şeye rağmen Poyraz, ölmeni istemezdim. Benim yüzümden canının yanmasını, canının bu dünyayı terk etmesini istemezdim."

Hıçkırığım sesli bir şekilde ağzımdan kaçarken iki elimi de ağzıma kapattım. Sanki bu şekilde sesime engel olabilirdim. Birisi arkamdaki çeşmeden mezarlığın başındaki güvenlikten verilen şişeye su doldururken biraz daha o gidene kadar bekledim ancak o kişi gitmemişti. Aksine Poyraz'ın mezarının başına gelip suyu yavaşça döktü. Gözleri ıslaktı. Gelen kişi Sinem'di.

Hiçbir şey demedim. Yavaşça ayağa kalktım. O kadından nefret bile etmiyordum. Üzerinde siyah dar paça kot, siyah bir kısa kollu ve siyah bir şal vardı. Yüzünde hiçbir makyaj yoktu. İlk kez bakımsızdı. Gözlerinin feri sönmüştü. Bakışlarım ağır ağır aşağı indiğinde Sinem de elini hızlıca karnına bastırdı. İşin kötü yanı karnı dümdüzdü.

"Bebeğimizi düşürdüm."

İçim yandı. Gözlerimden iki damla yaş aynı anda düştü. Bir bebeğin insanın içinden geçip gitmesi nasıl bir histi, biliyordum. Bir an hamileyken diğer an hamileliğinin bitmiş olması ne kadar acıtıyor, biliyordum. Sinem'in de gözlerinden iki damla yaş akarken az önce oturmuş olduğum taşa oturdu. Ona sırtımı dönüp kızımın yanına kadar gittiğimde "Poyraz aslında hep seni sevdi Ayşin Birce..." dedi.

TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin