Evvvvet final bölümüyle karşınızdayım. Bölüm şarkısı açıkçası hak ettiğini düşündüğüm bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz.
Son kez keyifli okumalar diliyorum.
İnstagram:_arikubra
80. Bölüm
Ankaradayız...
Sabah dokuzda İstanbul'da uçağa binmiş, onu biraz geçe Ankara'da inmiştik. Kahvaltı yaptıktan sonra ise kızımın isteğini yerine getirmek için önce mezarlığa gelmiştik. Mezarlıktan sonra Tan Emir kızıma hamburger sözü vermişti. Onlar hamburger yemeye gidecek, bense yıllardır cesaret edemediğim o şeyi yapacaktım.
Yüzleşeceğim.
Bütün geçmişimle...
"Babacığım, ben seni çok özlüyorum."
Banu biraz ilerimde Poyraz'ın mezarı başında ağlıyordu. Onu yalnız bırakmamızı istediği için burada bekliyorduk. Duracağımız yeri de kendisi seçmişti çünkü mezarlıktan korkuyordu. Tan Emir hemen yanımda sessizdi. Zira Ankara onun da bütün geçmişiydi. Benim aksime o bütün geçmişiyle yıllar önce yüzleşip önüne bakabilmişti.
"Ben Tan abimin kelebeğiyim ama senin de her zaman prensesin olacağım baba."
Burada olmak canımı yakıyor. Sadece kızım değil, ben de Poyraz'la yüzleşiyorum. Ona olan vicdan azabım kalbimi avuçlarında sıkıyor, bana ettiği ihanet boğazımı bunca yıla rağmen düğümlüyordu. Buna rağmen omuzlarım dikti. Yıllar önce dikleştiremediğim omuzlarım artık dikti.
Etraf sessizdi. Poyraz'ın mezarının başında bir Türk bayrağı duruyordu. Mezarının üzerindeki çiçekler oldukça bakımlı görünüyordu. Annesi ve babası Banu'dan ümitlerini kestiğinde yeniden Ankara'ya taşınmışlardı. Muhtemelen onlar mezarın bu kadar temiz olmasını sağlıyordu.
"Keşke seninle tanışsaydım baba. Ben seni hiç göremedim ama sen de beni hiç görememişsin. Şimdi beni görüyor musun baba?"
Banu'nun gözlerinden damla damla yaşlar akıyordu. Kızım uzunca bir süre Poyraz'la konuşmuştu. Ona şimdi neler yaptığından, okulda hoşlandığı çocuktan, aldığı kiloları verdiğinden, geçen gün arkadaşının doğum gününe gittiğinde ne kadar çok eğlendiğinden, Afife Hanım'ın yaptığı poğaçaları çok sevdiğinden, en çok da babasını hala kendisinin kahramanı olduğundan bahsetti.
Banu bütün geçmişi biliyordu. Ona buraya gelmeden önce psikolog eşliğinde bütün geçmişi anlattım. Belki bütün hayatım internete girince ortaya çıkmasaydı ondan bazı şeyleri gizleyebilirdim ama bütün hayatım internette olduğu için kızıma her şeyi anlatmak zorunda kalmıştım. Kızım tam bir buçuk ay benimle konuşmamış, yemek yememiş, okula ilgisiz davranmıştı. Allah'tan bu dönemde Tan Emir'i dışlamamıştı da yalnız kalmamıştı.
Bense bu süreçte asla üstüne gitmedim. Psikolog ne dediyse onu yaptım. Şimdi kızım iyiydi. Banu bir süre sonra beni suçlamayı bıraktığında bu seferde benim için üzülmüş ve kahramanı gibi gördüğü babasından beni aldattığı için nefret etmişti. Ardından yine psikolog sayesinde babasıyla annesinin arasında geçenlerin kendisini ilgilendirmediğini kavramıştı.
Bu süreç onu zorladığı kadar beni de zorlamıştı. Bilmek zorundaydı çünkü eğer bunları benden öğrenmezse internette veya başka bir yerden öğrenebilirdi. O zamansa bana olan güveni kırılırdı.
"İyi misin?"
Tan Emir'in fısıltısına yalnızca baş sallamasıyla karşılık verdim. Poyraz'ın mezarına bakarken düşündüm. Yıllar önce yaşadıklarımı düşündüm. İhanetini öğrendiğim o zamanı düşündüm. Daha fazla düşüncelere dalmadan Banu ayağa kalktı ve ağır ağır adımlarla bize yöneldi. Her adımında gözlerindeki yaşları biraz daha siliyordu. Üzerinde sarı renkli bir kısa kollu, altında da siyah dar paça kotu vardı. Sarı dalgalı saçlarını yukarıdan bağlamış, kulağına küçük siyah küpelerden takmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)
Novela JuvenilKitapların içinde yaşayan Ayşin Birce, bir gün kitapların içinden çıkmış gibi davranan bir mafyayla karşılaşır. Ve Ayşin Birce hep hayal ettiği gibi bir aşk romanın baş kahramanı olduğunu sanır. Peki hayat... Gerçekten kitapların içindeki gibi midi...