28. Bölüm

94 3 1
                                    

Evvet...  Tan Düğümü'nün bu yol ayrımında devam ediyoruz. Medyaya da bölüm şarkısını ekliyorum.  Bölüm sonu sohbetimizi ederizzzz

Oy ve yorumlarınızı esirgemezseniz çok sevinirim:))

İnstagram: _arikubra

28. Bölüm

Ölüm bir insana ne kadar yakındı ki? Ya da bir insan ölüme ne kadar yakınlaşabilirdi? Yaklaşmıştım. Ölüm bana uzaktı ama ben ona yaklaşmıştım. On dokuz yaşında bir genç kızdım. Ve bu on dokuz yıllık hayatıma dört ölüm, bir kayıp sığdırmıştım. Hayatın içindeydim ama hayat benim içimde değildi. İlk defa ben tam anlamıyla hayatın içindeydim ama hayat asla benim içimde değildi. Oysa hayallerim ben onların içinde olmasam bile içimde yaşamaya devam ederdi. Beni yaşatmaya devam ederdi.

İnsanların yana yakıla beni içine karıştırmak istedikleri hayat bu muydu? Hayal kırıklıklarının açtığı yaraları göz yaşlarıyla iyileştirmek miydi? Sevilebilmek için varını, yoğunu feda ettikten sonra sevdiğin tarafından ölüme feda edilmek miydi? Hayat neydi? Verip aldıklarımız mı? Mutluluk ulaşılan bir amaç olup yürüdüğümüz yollar acıyla mı kutsanacaktı?

Acılar dinerdi ancak Malkoç'un bende bıraktığı bu acı asla dinmeyecekti. Ölen bebeğim asla geri gelmeyecekti. Bebeğimle beraber öldürdüğüm Ayşin Birce asla geri gelmeyecekti. Şimdi yaşıyordum. Nefes alıyordum. Günlere ayak uyduruyor, onlarla beraber ilerliyordum. Poyraz'ın göğsünde uyuyor, onun beni sarması için bütün gün onu bekliyordum. Yanlıştı. Yanlış olduğunu biliyordum. Ona güvenmiyordum. Onu sevmiyordum. Ama bir yabancıdan medet umacak kadar yalnızdım.

Poyraz benim için istediğim kitapları internetten getirtmişti. Artık kitapların sonuna bakmıyordum. Mutlu bitip bitmemesi umurumda değildi. Yalnızca okuyordum.

Hiç yalnızlıkla yüzleştiniz mi? Ben yüzleştim. Hayatım boyunca ondan kaçmış bir kız çocuğuyken bu gençliğimde yüzleşiyorum. Hayatım boyunca bunu kendime bile itiraf edemesem de içten içe aileme kızmıştım hep. Onlar beraber ölüp gitmişlerdi, beni burada tek bırakmışlardı. Şimdi bebeğime kızamıyorum. O da beni bırakıp gitti ama ona kızamıyorum. Çünkü ben onu koruyamadım. Bir anne olarak onu koruyamadım. Daha anneliğimin ilk gününden anneliği beceremeyip bebeğimi koruyamadım.

Beni anlıyor musunuz? Şimdi şurada çıkıp bağırsam, haykırsam duyar mı birileri sesimi? Duymaz.

Duymayacak. Çünkü duymak için bağırmaya gerek yok. Duymak için yalnızca istemeye gerek var. Sizi duymak isteyen fısıltınızı bile duyar. Duymak istemeyen haykırışınıza bile sağır kesilir. Bunu gördüm. Bunu öğrendim.

Poyraz'ın benim için ayırdığı odanın içindeydim. Uyuşmak istiyordum. Canımın yanmasının durmasını istiyordum. Ben yeniden hayallere inanmak istiyordum. Elimdeki bıçakla kolinin bantlarını açtım. Ardından kutunun kapaklarını kaldırıp içindeki kitapları yavaş yavaş dışarı çıkardım. Yaklaşık yirmi tane kitap vardı. Bu kitapların içine gömülmek ve bu hayattan uzaklaşmak istiyordum. Çıkardığım altıncı kitabı kenara koyduktan sonra elim yedinci kitaba gitti. Onu çıkardığımdaysa kitabın kapağında gördüğüm isim elimi titretti.

Veronika Ölmek İstiyor

Kitabı bir an da fırlatırcasına atarken kalçamın üzerinden adeta kitaptan kaçarak geriye gittim. Hıçkırığım dudaklarımdan firar ederken elimi ağzıma kapattım. Gözlerim yalnızca kitaba odaklanmış, kulaklarımda onun sesi yankılanıyordu. Geçmiş sinsi bir düşman gibi karşımda dikilmiş yüzüme sırıtıyordu. Bebeğimin çığlıkları karnımın içinden geliyordu. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.

TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin