Ben geldimmmmmm
Bölüm şarkısını medyaya ekliyorum.
İnstagram:_arikubra
65. Bölüm
Ben hep hayatın inandıklarımız üzerinden kurulmuş bir düzenek olduğunu düşündüm. Neye inanırsam kader bana onu verir sandım. Bu kısmen doğru, kısmen yanlıştı. Bazen hayat bana inandıklarımı vermiş, bazen de acımasızca beni inandıklarımla sınamıştı. Herkes ölümü ya da yıkılmanın acıdan geldiğini sanır. Oysa ölüm ya da yıkılmak yalnızca inançlardan gelir. Acı çeken insan ölmez ya da yıkılmaz. Sadece acı çeker. Belki yaralanır, belki kırılır, belki incinir ama ölmez. Belki dizlerinin üzerine düşer ama yıkılmaz. İnsan acı çektiğinde değil inancını yitirdiğinde ölür. İnsan acı çektiğinde değil inancını yitirdiğinde yıkılır.
Ben defalarca yıkılmış ve defalarca ölmüş bir insandım. Bunun yanında ben yıkıldığı yerden defalarca ayağa kalkmış, defalarca yaşamış bir insandım.
Ve şimdi...
Acımasız geçmişim yine karşımdaydı. Kurduğum tüm geleceğe rağmen yine oradaydı. Yine beni en dibe çekmek istiyordu. Yaralamak, yıkmak istiyordu. Oysa bilmiyordu. Ben bütün yıkılmaları ezberlemiştim. Bütün yaraları ezberlemiştim. Mualla Hanım karşımdaydı.
Bugün tatil günümdü. Kızımı Mualla Hanım dedesine vermişti. Bu ikimizin yüzleşmesi olacaktı. Yıllar sonra gelen bir yüzleşme...
Sabah benimle konuşmak istediğini söylemişti. Kızımı da dedesine vermiştik. Karşılıklı koltuklarda oturmamıza rağmen göz göze gelmemeye çalışıyorduk. Zira ikimiz de o gözlerde yılların geçtiğini biliyorduk. Saat ikindi vakitlerine geliyordu. Gergindim zira geçmişi konuşmak hiçbir zaman bana iyi gelen bir şey olmamıştı.
"Bir şeyler içmek ister misiniz?"
Mualla Hanım Poyraz'la aynı renge sahip ela gözlerini yeşil gözlerime çıkardı. Gözleri buğuluydu. Onun gözlerine bakarken Poyraz'ı hatırlıyordum.
"Seninle yüzleşmezsek ikimiz de geçmişin yükünden kurtulamayacağız."
Sesi gerçekten bir yükün altında kalmışçasına kısık ve acılıydı. Omuzları çökmüştü. Geçmişi kalbinde taşıyan herkesin omuzları çökerdi. Buna rağmen omuzlarımı dikleştirerek "Yüzleşelim." dedim.
"Oğlumdan nefret ediyor musun?"
Gözlerim buğulandı. Ama biliyordum ağlamak da güçsüzlük değildi. Boğazıma bir yumru oturduğunda derin bir nefes almaya çalıştım. Onun sorusunu es geçerek ben konuştum.
"Benden nefret ediyor musunuz?"
Mualla Hanım'ın bu soruyu beklemediği açıktı. Buğulanmış gözlerinden birkaç damla yaş arka arkaya düşerken onları silmeye bile tenezzül etmedi. İçindeki yükten kurtulmak istercesine derin bir nefesi içine çekti ve sonra "Eskiden ediyordum ama artık edemiyorum." dedi.
Gözlerim dolarken başımı onaylarcasına salladım. Poyraz ben de derin acılar bırakan bir adamdı. Zira o önce kahramanım olmuş, ardından kurtardığı hayatımı ihanetiyle yerle bir etmişti. Ölümü ise benim yüzümden gerçekleşmişti. Bana ihanet eden adama karşı vicdan azabı çekiyordum. Her ne kadar o dönem ihanet acısından dolayı ölümü canımı yakmasa da seneler geçtikçe vicdan azabım katlanmıştı.
Mualla Hanım sorusunu yineledi.
"Peki sen oğlumdan nefret ediyor musun?"
Gözlerimden birer damla yaş düşerken elimin tersiyle o yaşları yok ettim. Koltuğun üzerinde duran kırlenti kucağıma aldığımda alt dudağımı dişlerimin arasında ezdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)
Genç KurguKitapların içinde yaşayan Ayşin Birce, bir gün kitapların içinden çıkmış gibi davranan bir mafyayla karşılaşır. Ve Ayşin Birce hep hayal ettiği gibi bir aşk romanın baş kahramanı olduğunu sanır. Peki hayat... Gerçekten kitapların içindeki gibi midi...