Bölüm Şarkısı: Evin Sarıboğa - Ax Û Eman
Yaraladı beni
Yaşlandırdı beni bu sarışın
Başımı döndürdü
O, beriye gittiği zamanNe bir selam, ne bir bakış
Ah aman, aman amanAşığım
Seni görmek kederimdir
Umutluyum
Gönlümü kendinle götüreceksinÇambeki köyünde günler sular seller hızında geçerken, işimizi bitirelim ve bu diyardan göçelim diyen kendisi değilmiş gibi Açelya hiçbir iş yapamamaktaydı. O karanlık günün üzerinden tam tamına bir beş gün geçmişti. Geçen giden beş günde kolunu kaldıracak hal bile bulamayan Açelya, tüm enerjisini telefonunu kontrol etmek ve Muhammed Yusuf'a mesaj atmakta kullanıyordu. Çok âşık, aşktan aklını kaybetmiş biri gibi göründüğünün farkındaydı ama içerisinde öyle bir durum olmadığını düşünüyor, sadece bu diyardan ebediyete göçüp gitme ihtimali olan insanları son gören ve müsebbibi olan kendisi olmak istemiyordu.
"Yine mi?" dedi Nazan, Açelya'yı elinde telefon ile oturma odasında bulunca. Yaşadıkları motel baskınından sonra başka otel veyahut motele yerleşmek yerine, köyde onarımını gerçekleştirecekleri lojman evlerden birisine yerleşmiştiler.
Açelya küskün bir tavırla telefonu elinden bırakmadan önce bilmem kaçıncı son dediği mesajını gönderdi. 'Söz vermiştin...' Oturduğu ikili koltuktan usulca ayaklanırken, telefonunu koltuğun üzerinde bırakmayı uygun gördü. Çünkü biliyordu ki, o telefon elinde oldukça son adı altında türlü türlü mesajlar atmaya devam edecekti. Hiç hakkı olmadığını unuturcasına... "Bir şey yok Nazan," diyerek, başını iki yana salladı. "İstemediği damadıyla kızının görüşmesini engelleyen annelere döndün iyice! Ben annemden böyle denetim görmedim. Beni bir salsan mı artık?"
"Çünkü," diyerek, işaret parmağıyla Açelya'nın burnuna vurdu Nazan. "Liseli âşıklar gibi aklı beş karış havada davranma zamanın annene değil, bizlere denk geldi şehir çiçeği!"
"Ne alakası var?" diyerek iki elini iki yana açtı Açelya. O arada evin aklı başında, ablası konumunda olan Firdevs oturma odasına elindeki kahve fincanlarıyla giriş yaptı. Hırlaşan ikiliyi görünce gülmeden edemedi. Kendisi için Açelya tam bir ortanca kardeş, Nazan ise tekne kazıntısı olan ailenin en küçük ferdi gibiydi. En küçük kardeşi sürekli ortanca ablasının damarına basıyordu ve ortalığı sakinleştirmekte en büyük ablaya yani kendisine kalıyordu. "İnsanların can sağlığından endişe ediyor olmanın neresi liseli âşıklık? Liselilerin ne zamandan beri böyle dertleri var Allah aşkına?"
"Birbirinizi tepelemeyi bırakın da, gelip kahvelerinizi için!" dedi Firdevs, itiraz istemediğini belli eden ses tonuyla. "Beş gündür aynı konuyu konuşuyorsunuz!" Katlanır masanın altındaki katlanır sandalyelerden birini çıkarıp açtı. Sözde kardeşleri olan arkadaşları içinde sandalye çıkarmaya devam ederken, konuşmasını da sürdürdü. "Birinizin merakını, birinizin endişesini anlıyorum ama bıkmadınız mı?" Meraklı olan Açelya'ydı. Kendisi bir felakete sebebiyet verdi diye aklı çıkıyordu. Endişeli olan ise Nazan'dı. Onunda en az Açelya kadar bir felakete kurban gidecek arkadaşı için aklı çıkmaktaydı. İkisi de kendisi hariç başkaları için endişe ve merak duygusu güderken, kendilerini unutuyorlardı. "Birbirinize sarmanız bir işe yaramıyor. Olan zaten olacak, artık bir salsanız mı?" Bu açık bir uyarı ve de gerçekti. Firdevs biliyordu ki, o genç kızın ölümü için buyruk çıkarsa Açelya dünyayı birbirine de katsa engelleyemeyecekti ve Firdevs yine biliyordu ki; Açelya vuslatı olmayan bir sevdaya düşecekse, Nazan ne yaparsa yapsın kendisinin hükmünde olmayan Açelya'nın kaderini değiştiremeyecekti. Gelgelelim ki ne Açelya ne de Nazan, kader döngüsünün ellerinde olmadığının bir türlü farkına varamıyor, kul kibrine kapılıyordu. "Sen Açelya'yı uyardın mı, uyardın!" diyerek, kendi sandalyesine oturdu ve Nazan'ı da el hareketiyle yanına çağırdı. Nazan uslu bir çocuk gibi Firdevs'in yanına ilerlerken, Firdevs kendisine muhatap olarak Açelya'yı aldı. "Sen, Nûcan için elinden geleni yaptın ve ağabeyine ricada bulundun mu, bulundun!" Yazmasının altındaki kaşları neredeyse başındaki yazmaya değecek kadar havalandı. Ev içerisinde başına bir şey takmazdı ama kızlar salonun tülünü perdesini bir türlü çekmiyor, karşıdaki boş arazilerde bizi kim dikizleyecek bırak içimiz açılsın diye tutturuyordu. Firdevs'in değiştiremediği düzene kendince bulduğu çare de ev içerisinde de başına bir şeyler geçirmek olmuştu. Üstelik arkadaşlarına göre yaptığı çok manasızdı! "Tevekkül etmeniz gereken yere çoktan varmışsınız ama inatla kendinize ait bile olmayan yazgıları değiştirme çabasındasınız! Yapmayın hanımlar! Rabbimden büyük yoktur, o; ol derse, olur. Çatışmak yerine biraz da buna sığınmayı deneyin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ava Dilemin
General Fictionİki sevdalı bir yola baş koyunca; dağlar yerinden mi oynar yoksa o dağların altında ruhlar mı solar? Yazgısını yeniden yazanların hikayesi. Ps: Hikayede geçen kurum ve kuruluşların hiçbir gerçek kurum ve kuruluşla ilgisi bulunmamaktadır. Hikaye içer...