Çıtır çıtır yanan bir şömine, ortalıkta huzur ve mutlulukla dolanan bir kadın ile çocuk... Muhammed Yusuf'un hiç aşina olmadığı duygu durumlarıydı bunlar ama ait olmadığını bildiği halde o kadar hayatının normaliymiş gibi geliyordu ki içinde bulunduğu durum ahengine kapılmadan edemiyordu. Gerçek bir babaymış gibi günün yemeğini kendisinden diye söylediği için karısı çocuklarıyla ilgileniyormuş gibi...
Yemeğin hazır olduğunu dillendirmek adına salona doğru ilerlediğinde, Açelya ile Mehmetcan'ın bulundukları ortamı güzelleştirdiklerine bir kere daha şahit oldu Muhammed Yusuf. Mehmetcan'ın yeni yıl aşkı, Açelya'yı ister istemez ele geçirmiş ve oğluna ayak uydurmasını sağlamıştı. Minik minik mumlar, ışıklandırmalar, şöminenin yakınına çekilen post ve o postun üzerine açılan tombala. Muhammed Yusuf ortamı görünce yemeğe çağırmak yerine, hazırladığı tostları tabaklarla salona götürmeyi tercih etti. Vakıf olduğu sofra kültürüne yaptığı tersti biliyordu ama nizami bir yemek yeme alışkanlığını dayatmaktansa, ortama ayak uydurmayı seçtimişti. Salona geldiği gibi "Gelirdik biz," dedi Açelya, elindeki tabaklara uzanarak. "Niye seslenmedin?"
Muhammed Yusuf şu şekil yemek hazırlamış ve servis ederken, kanından olanlar bile görseydi yer yerinden oynardı biliyordu ve bu yüzden yalnız başlarına bir çatı altında olabilmeleri ilk kez gözüne çok özenilesi geldi. "Tadını çıkaralım," dedi, neyin tadını çıkarmalarını istediğini ayrıca dillendirmeden. Sağ yanında oturur vaziyette duran Mehmetcan'ın önüne daha minik boyuttaki tabağı uzattı. "Bakalım geçer not alabilecek miyiz sizden beyefendi..."
"Sanmıyorum ki anneminkinden güzel olsun," dedi bilmişçesine Mehmetcan. Bir çocuk için anne elinin lezzetinin üzerine yeryüzündeki hiçbir şefin elinden çıkan yemeğin çıkamayacağını bildiğinden, gülümsemekle yetindi Muhammed Yusuf. Mehmetcan, tostundan bir ısırık aldığında damağına ulaşan ilk lezzet ev yapımı salçanın tadı oldu. O tat yüzünü ekşitmesine neden olurken, annesine döndü mavileri. "Bozuk salça?"
Açelya, ağzı dolu olduğundan, eliyle dudaklarını perdeleyip ancak gülebildi. Başı iki yana sallanırken "Marketten aldıklarımızdan değil sadece," dedi boğuk bir tonda. "Ev yapımı."
"Kim yapmış?" diye sordu hızlıca Mehmetcan. Bilmem dercesine dudak büktü Muhammed Yusuf. Mirza'nın hanımı bile yapmış olabilirdi, Muhammed Yusuf ne bilsindi? "Yapamamış," dedi bu sefer Mehmetcan. "Çok tuzlu..."
"Dedi, tadına bakmadan her şeye tuz atan çocuk!" dedi Açelya söylenircesine. Ardından oğlunun elindeki tostu işaret etti hoyratça. "Yemeğini yemeyene abur cubur yok. Ayrıca nimete burun kıvırmıyoruz ve yapana ellerine sağlık demeyi unutmuyoruz."
Mehmetcan'ın tostla genel bir derdi olmadığı için "Ellerine sağlık Yusuf abi," dedi gülümseyerek. "Ama marketten salça da alalım."
Bir kere dillendirildi ya, Açelya, Muhammed Yusuf'un salça olayını asla unutmayacağını, konakta dahi bundan sonra hazır salça bulundurulacağını biliyordu. Bundan mütevellit, "Alırız can parçası," söylemine, Açelya hiç şaşırmadı. "İstediğin salça olsun..."
Gecenin devamında her şey olağandı. Yıllardır bir aradaymışçasına bir hissiyatla zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamadılar. Tombalalar havada uçuştu, durdu. Muhammed Yusuf, Açelya'nın başka başka yönlerini keşfetti. Mesela Açelya, kaybetmeyi kendisine yedirebilen bir insan değildi ve her ne kadar kaybedilen oyun olsa dahi, karşısındaki çocukla bile inatlaşabiliyordu. Bir Mehmetcan, "Hile, hile!" diye ortalığı ayağı kaldırıyordu, bir Açelya "Hayır sen hile yapıyorsun," diye Mehmetcan'a karşı çıkıyordu. Kısacası iki cambaz bir ipte oynayamıyordu... Saatlerin nasıl geçtiğini, yeni bir yıla adım attıklarını Açelya'nın telefonu çalana kadar anlayamadılar bile. Çünkü bulundukları yerde ne patlayan havai fişekler ne de yeni bir yıla girdiler diye nara atan insanlar vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ava Dilemin
General Fictionİki sevdalı bir yola baş koyunca; dağlar yerinden mi oynar yoksa o dağların altında ruhlar mı solar? Yazgısını yeniden yazanların hikayesi. Ps: Hikayede geçen kurum ve kuruluşların hiçbir gerçek kurum ve kuruluşla ilgisi bulunmamaktadır. Hikaye içer...