48. Bölüm

4.9K 473 130
                                    

Bahoz Ağa yepyeni bir yangın var ederken Karabağ konağında, kimse ne işittiğine dahi inanamamıştı. Ana salondaki halk attan düşmüşe dönerken, aynı konağın içerisindeki mutfakta gülüşme sesleri yankılanmaktaydı. Üç farklı çocuğun gülüşlerine alkışlarla eşlik eden dört yetişkin, hiçbir şeyden habersizdi ve habersiz oldukları durumu öğrenmediklerine de hiç üzülmeyeceklerdi.

Bahoz Ağa sesin taştığı mutfağa yöneldiğinde, hafiflemiş hissediyordu kendisini. Yılların omuzlara yüklediği yük, birden salınıvermişti sanki. Mutfak kapısını araladığında, ne bu tantana demek isterdi ama kapımdan içeri sokmam dediği minik sarı çocuk, kanından olma iki kara kızı yanında oturtmuş birde el ele tutuşmuş, mum üflemekteydi. Üç küçük çocuk pasta üzerindeki üç mumu birlikte üflediğinde, bir alkış furyası daha yükseldi dört yetişkinden. Açelya mutfaktayken Figan ile Yamen bile mutfakta bulunamıyordu ama onlara da bir imtiyaz geçilmişti o gece.

"Mutlu yaşlar, annem," diye şakıdığında Açelya, daha henüz kimse mutfak kapısındaki Bahoz Ağayı fark etmemişti. "Birlikte nice sağlıklı senelere inşallah." Mehmetcan, kabına sığmaz bir mutluluktaydı. Her çocuğun olması gerektiği gibi ama bazı çocuk yürekler ya mutluluğun ne olduğunu bilemiyor ya da onların topraklarına uğrayamıyordu o mutluluk. "Hadi, sarıl arkadaşlarına."

Mehmetcan aldığı komutla yanındaki iki küçük kızı tek tek kucakladı. Ardından bulunduğu alana sığamadı çıktı mutfak masasının ardından, annesinin kucağına atladı. Ömürlük kucağındayken, bir eli Yusuf abisine uzandı ve üçlü bir sarmala döndüler mutfak ortasında.

"Ne istersin Yusuf abinden, doğum günü hediyesi?"

Açelya tam Muhammed Yusuf'un hediye seçtirtmesine karşı çıkacaktı ki, Bahoz Ağa, "Bu seneki yaş günü hediyesi, Bahoz dedesinden olsun," dedi. Herkes Bahoz Ağanın mutfakta oluşuna şaşırırken, Açelya, Bahoz Ağanın, Mehmetcan'ın da dedesi olma isteğiyle mutlulukla sarındı. Bahoz Ağa üzerindeki bakışlara aldırmadan, mutfak içerisine doğru ilerledi usulca. "Zembîlfıroş ve Xatûn'u çok sevmişsin, duydum. Senin de olsun ister misin?"

Bir canlı hayvanın hediye olarak nitelendirilmesi, Açelya'yı duraksattı. Çünkü ona göre bir canın sorumluluğu, hediye adı altında herhangi bir kişiye atfedilecek bir şey değildi ama Mehmetcan, bir atın kendisine ait olacağının sevinciyle "İsterim!" diye bağırdı, coşkulu yumruğuyla. "İsterim, çok isterim!"

Kızlar, kendilerine hediye şöyle dursun, bir doğum günü organizasyonu bile düzenlenmediğinden masanın altına saklanacak duygu durumuna bürünmüşken, Bahoz Ağa; "Yusuf abin üç minik edinsin o zaman," dedi ve dönüp mutfak masasında oturan torunlarına baktı. "Derslerini sıkı tutan, annesini üzmeyen, hafta sonları çiftlik evinde Yusuf abisinden, Muhammed amcasından at binmeyi öğrenir."

"Biz de mi?" dedi Ariya şaşkınca.

Şaşkın olan Ariya'ydı ama Muhammed Yusuf, kendisine özerklik bahşedilmişçesine duygusallaştı. Yalan yok babasını herkesten kayırırdı, Muhammed Yusuf. Çünkü babasının oğluydu ama o kadar hasret kalmıştı ki son dönemlerde huzurlu bir eşitliğe, içi titremeden edemedi.

"Evet," dedi Bahoz Ağa, gülümseyerek. "Sizin de yaş gününüz olacak bu sene sonuçta. Ben hediyemi önden veririm ama kullanıp, kullanamayacağınızı siz belirlersiniz. Dediğim gibi, dersini sıkı tutan ve annesini üzmeyenler..." Sol kaşı uyarırcasına havalandı. Bir insanı daha ziyan ettirmeyecekti, kara düzene. "Hafta sonunu çiftlik evinde geçirir..."

"Götürür müsün bizi de?" dedi Hêvi telaşla, Muhammed amcasına.

Muhammed Yusuf için çok gereksiz bir soruydu işittiği ama elinden tutup da bir parka götürmüşlüğü yoktu ki yeğenlerini, nasıl sormasınlardı. "Dedesinin şartlarını yerine getiren herkesi, götürürüm."

Ava DileminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin