Sancılı geçen isteme faslından sonra herkes gerginliğin elle tutulur vaziyette kalacağını zannederken, hiçbir şey öyle olmadı. Gündelik sohbetlere geçilince, herkesin birbirine karşı tavrı değişti. Mustafa Bey, söylediklerinden memnun değildi ama söyletenlerin oluşu içinin bir nebze rahat tutmasına neden oluyordu. Yine de Muhammed Yusuf'a çektirdiği azap için, kendisinden birebir özür dileyeceğini, Mustafa Beyi tanıyan herkes biliyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde çaylar ve ikramlık dağıtıldığında, Bahoz Ağa hala huzursuzdu. Söyleyecekleri vardı ve ortam tekrardan gerginleşsin istemiyordu ama Diyarbakır'a dönerken Açelya'yı alıp gidebilecekler miydi bilmesi en önce oğlu için lazım olandı.
"Tatsız başlangıçlar oldu," dedi, saygıyı korumaya dikkat ederek. "Geçip giden zamanı geri alamam ama konuşmamız gereken şeyler de vardır Mustafa Bey."
"Buyurun tabi," dedi ama genç takım kudurduğu için dönüp birde onları uyardı Mustafa Bey. "Çocuklar biraz sessiz olur musunuz?"
Yetişkinlerin tekrardan konuşmasıyla, yan yana oturan Muhammed Yusuf ve Açelya'da yeni bir gerginlik dalgası belirdi. Açelya konuşulanları dinlemektense ilgisini dağıtmak adına "Sana yüzük aldım," diye mırıldandı, öylece babalarına bakarken. "Kendime de almış olabilirim tabi."
Parmağında Avjîn Hanımın yüzüğü vardı ama Avjîn Hanımın yüzüğü günümüz evlilik yüzüklerine benzemediğinden ve Açelya'da antin kuntinliği elden bırakmasa da alyansa kıymet verdiğinden böyle bir yol seçmişti. Muhammed Yusuf, kendisine yüzük alınması gerektiğini bildiğinden işittiğine şaşırmadı ama peşi sıra altın bir yüzük takması istenileceğini düşündüğünden de o da babalarının üzerlerinden çekmediği gözleriyle "Ben altın takmam yalnız," diye mırıldandı.
"Sana neden altın alayım ki?" dedi Açelya, hiç istifini bozmadan. "Madenleri olan sensin, ben değil..."
Muhammed Yusuf'un gülesi gelse de, tuttu kendisini. Hazır Açelya ile hırlaşıp rahatlamanın şansını yakalamıştı, kaçırır mıydı? "Sana alıp getirdiğimde de, madenlerin var deyip saymazsın sen şimdi hediyemi..."
"Emek!" dedi dan diye Açelya ve hiç düşünmeden yüzünü Muhammed Yusuf'tan taraf çevirdi. Çehresine karşılık bir çehre döndü aynı hızda. "Sadece emeğini istiyorum Yusuf, başka hiçbir şey umurumda değil..."
"Açelya," dedi o arada Mustafa Bey ve Açelya'nın gözleri bezmişlikle kapandı. "Bak bir kızım."
Açelya dudaklarını oynatmaktan imtina ederek "Ya sabır," diye mırıldanarak babalarından tarafa döndü. Yüzünde, samimi olmasını umduğu bir tebessüm vardı. Yıllar önce bir evlendirme dairesinde bi' başına bir kot şortla evlenmiş oluşunun ne kadar rahat olduğunu, isteme gecesinde sürekli kendisine hatırlatılması canını sıkıyordu. "Efendim babacım?"
"Buyurun efendim," dedi Mustafa Bey, Bahoz Ağaya hitaben. "Ben istesem de anlatamam sizin adetlerinizi..." Bahoz Ağa önündeki bardakta çay bittiğini fark edince, haliyle çay arandı. Mustafa Bey, boşalan bardağı görünce "Berk!" diye seslendi. "Bir çay doldurur musun?"
Berk, genç tabakanın arasından "Evin bütün işleri bana kaldı anasını satayım," diye söylene söylene çıktı. Oysaki ardında bıraktığı Diyarbakır gençleri fazlasıyla alışkındı çay servisi yapmaya.
Berk doldurduğu çay bardağını getirdiğinde, Bahoz Ağa "Bizde kız tarafına masraflar için verilen bir çeyiz parası vardır," dedi. Konunun birden paraya gelmesiyle Muhammed Yusuf'un saniyeler öncesi Açelya ile attığı gerginlik, benliğine geri geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ava Dilemin
General Fictionİki sevdalı bir yola baş koyunca; dağlar yerinden mi oynar yoksa o dağların altında ruhlar mı solar? Yazgısını yeniden yazanların hikayesi. Ps: Hikayede geçen kurum ve kuruluşların hiçbir gerçek kurum ve kuruluşla ilgisi bulunmamaktadır. Hikaye içer...