24. Bölüm

7K 599 180
                                        

Muhammed Yusuf odasına varana kadar, ruhu yürümüyor adeta uçuyordu. Ardından bakan, rüzgârını hisseden her insan, kendisi dâhil, ne kadar kıymetli bir heyecana, arzuya sahip olduğunu biliyordu. Tek bilmedikleri yüksekten uçuşunun, bir düşüşü olacağıydı. Oda kapısını, kendi odası olmasına rağmen çat diye açmadı ama tıklattığı kapının ardından da bir ses gelmedi. Gelmeyen ses nedeniyle kapıyı usulca aralarken, Açelya'nın uyuduğu ihtimaline sığınıyordu. Ta ki; odayı boş bulana kadar...

Yüzünden hayal kırıklığı içeren bir tebessüm geçtiği sıra "Kaçak gelin," diye mırıldandı kendi kendine. Elindeki ceketi odanın ortasına doğru adımlayıp, yatağın üzerine fırlatırken söylenmesine devam etti. "Ah ava dilemin!"

Açelya, Nazan ile Firdevs konakta olduğu için stres atmaya kızların odasına gitmişken, konağın bahçesinden yükselen Bahoz Ağanın sesiyle hepten sinmişti. Sinikliğini üzerinden atması uzun sürdüğünden, bir daha camdan dışarı bakmamış ve Muhammed Yusuf'un Bahoz Ağayı bir kederin ortasında bıraktığını görmemişti.

Kızların gitme isteği ile yarın öbür gün ayrılıp başka ile okullar için geçmelerinin gerekiyor oluşu, Açelya'yı hepten altüst etmişti. Zira Muhammed Yusuf hiç hayatına dâhil olmasaydı, nasıl ki bir çantasını alıp geldiyse, yine çantasını alıp başka ile kanat çırpacaktı. Şimdi çırpacağı kanatları bir kafesin içerisindeydi ve Açelya nasıl bir yol izlemesi gerektiğini bilememekteydi.

Beyninin içerisindeki bin bir soruyla, Muhammed Yusuf'un odasına döndüğünde boş bulunup kapıyı dan diye açtı. Aklındaki düşüncelerden önünü gördüğü bile söylenemezdi ama gömleğinin yarı düğmelerini çözmüş olan Muhammed Yusuf'un odanın ortasında kalışı ve kendisine dönüşüyle, Açelya'nın yüzünden bir ateş harı geçti. "Pardon," dedi, sesinin duyulabilmesini umut ederek. "Geldiğini bilmiyordum..."

Muhammed Yusuf başını aşağı yukarı sallarken, Açelya'ya ardını geri döndü. Çıkarmaya niyetlendiği gömleğinin düğmelerini geri iliklese bir dertti, üzerinden gömleği sıyırıp atsa ayrı bir dert. Gömleği ile ne yapacağını bilemediğinden kol manşetleri ve saatine yöneldi. O arada da Açelya'yı yanıtlamayı ihmal etmedi. "Bende odada olmadığını..."

Açelya hakikaten Muhammed Yusuf tarafından soğuk yapılarak sınandığını düşündüğünden, kapı eşiğinden fazla uzaklaşmadan kollarını göğsünde bağlayıp duvara yaslandı. "Kızlara uğradım, biraz," dedi ama hızlıca derin bir soluk almak zorunda kaldı. Muhammed Yusuf izlenilmesi güzel bir ayrıntıydı ama sırtı dönük bir duvar gibi durduğundan da iç karartmaktaydı. "Misafirliklerinin fazlaca uzadığını söylüyorlar..."

"Evet," dedi o arada Muhammed Yusuf, rahat bir tavırla. Bileğinden çıkardığı çelik kordon saatini, komedinin üzerine bıraktı. "Yarın herkesin misafirliği bitiyor..." Açelya'ya ev sahibi oluşunu söylemek için bakası tuttu ve Açelya odaya geldiğinden beri dikkat etmediği daha doğrusu üstünde durmadığı ayrıntı gözüne ilişti. "Sen," dedi ama cümlesini hızla değiştirdi. "Konak içerisinde böyle gezme Açelya..."

Konu birden üstüne başına gelince, Açelya hayretle bedenine baktı. Nûcan'dan aldığı ve üstelik rahatta hissetmediği, önden düğmeli, deyim yerindeyse babaannelik ile genç kızlık arasında bir yerde sıkışmış olan bir pijama takımı vardı üzerinde. "Ne varmış üzerimde?" deyişi de bundandı.

"Pijama," dedi Muhammed Yusuf'ta bu da soru mu dercesine.

"Peki benim pijamayla ev içerisinde gezmemde ne varmış?" derken sol kaşı inatla havalandı Açelya'nın. "Hayır yani gidip su alacak olsam, döpiyes mi giymem lazım odadan çıkabilmek için?" Sağ elini hoyratça savurdu. "Tayt, okey. Anlıyorum çok dar gelebilir ama pijama yani bu," diyerek üstündeki düğmeli pijama üstünü çekiştirdi. "Bunun yarın öbür gün sahuru var, şeyi var, hiçbir şey yoksa yazı var..." Yaz demek şort demekti. Pijama giyemediği yerde şortu nasıl giyecekti? "İnsan evinde de istediğini giyemeyecekse-"

Ava DileminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin