Bölüm şarkısı: Min Ji Te Hezkir
Ben seni sevdim, çok inandım.
Ben seni sevdim, gulê.
Dost ve arkadaşlar tüm düşman oldular.
Ben kaybettim gulê.Muhammed Yusuf, Nûcan'ı daha fazla bekletmemek adına odadan fırladığında, Nûcan önünden geçip giden ağabeyinin benliğine bile gözlerini değdiremedi. Açelya'nın yanına, odaya girdiğinde ise az önceki utangaç halinden eser kalmamıştı. "Akşam ağlamaktan iki lokma bir şey anlatmadın ya Açe," diye neşeyle şakalaştı. "Benim de gidişim gele gele senin konağa bahar getirişine denk geldi. Yanarım yanarım ona yanarım..."
Nûcan ne kadar şaka yaparsa yapsın, Açelya zaten fiilen yandığından tepkime veremedi. Muhammed Yusuf ise alev alev ilerlediği alanda, Bahoz Ağanın fırtınasıyla kesişti. "Gel hele iki dakika," söylemi eşliğinde bir misafir yatak odasına çekildiğinde, yiyeceği yalazı tahmin edebiliyordu. "İlk günden kudurmanı anlayabilirim belki ama aşağıdaki insan yığınını hiç mi akıl edemezsin?"
"Öyle değil," dedi Muhammed Yusuf, rahat bir tavır takınmaya gayret ederek. Sonuçta babasının imasını içeren bir kudurukluğun kahkahası değildi onunki.
Bahoz Ağa devam etme dercesine elini havalandırınca, babasını harbi harbi sayan Muhammed Yusuf sustu. "O karın olacak yosmayı..." diye konuşmasına patavatsızca başladı ama Muhammed Yusuf'un kendisine dönen bakışıyla cümlesini toparladı hızlıca. "Al, o karını odana götür!" Kadın kısmı odada beklese ve oğlu gitmese tepki vermezdi. Keza kendisi de aylarca Zeycan Hanımın kapısını aralamamış bir erkekti ama ortalığın kan gölüne dönüşüne sebebiyet veren kadının nazını niyazını anlayıp, odasına gitmemesini sindirebilecek gibi değildi. "Odanda dursun. Başına buyruk orada burada dolanmasın! Bugün değil!" dedi kaşlarını imayla havalandırarak. "Bugün değil Muhammed! Birazdan hazırlıklar için bir dünya insan gelecek! Sabahtan Zeycan Hanıma özenle çarşı dükkânlarını arattırdım. Merak etme, evin kadınlarına ne geliyorsa en az bir fazla gelecek. Üstüne başına uymayan bir şey olursa diye Kürşad usta birde terzi gönderecek..."
Açelya'yı geleneksel bir kıyafet içerisine Nûcan kadar başarılı bir şekilde sokabilir miydi Muhammed Yusuf bilemedi ama "Teşekkürler," demeyi de atlamadı.
Bahoz Ağanın işaret parmağı kendisine doğru yönelince, olduğu yerde başı dikleşti. "Bir kere uyaracağım," dedi, dakikalardır Muhammed Yusuf'u uyarmıyormuş gibi. "Seçtiğin kadının farkına, insan içine çıkmadan vardın vardın..." Muhammed Yusuf bir gözdağının geldiğini anlayınca, kaya gibi bir forma geçti. Bahoz Ağa yine oğlunun üstünden yel bile alamayacağını hissedince, sabır dolu bir nefes aldı. "Ha yok, aldığıma razıyım deyip de insan içine çıkarsan..."
"Evet?" dedi Muhammed Yusuf, dikte edercesine. "Razı olduğumu zaten biliyorsun."
"El âlem içinden geçecek verdiğin malzemelerle!" dedi esefle Bahoz Ağa. Dünyanın lafını yemek zorunda kalacaktı her Allah'ın günü, oğlu. Neden bunu göremiyordu? "Yarın öbür gün razıyım dediğin kadına söylenenler için olaylar çıkaracaksan-"
"Ne çok isterdim el âlem dediğin bu evin dışında kalanlar olsun," diyerek dan diye babasının sözünü kesti Muhammed Yusuf ama düşmanı uzakta aramıyordu ki... Tüm iğneleyici sözlerin dilleri, evim dediği yerde baş göstermekteydi. "Birazda içten çürütmeye çalışanlara sormak gerekmez mi Bahoz Ağa? Adaletin bu mudur?"
Bahoz Ağa ailesine söylenen lafla birlikte daha bir öfke donandı. "Kolay sanıyorsun?" diye yükselişi bundandı. "Sivrilen başı kesmemek, kesmeye kıyamayınca törpülemeye çalışmak kolay sanıyorsun?" Muhammed Yusuf ağırca yutkununca, Bahoz Ağa asıl korktukları yere geldiğini fark etti. "Eğer ki Pîremêrd'e gidersen Muhammed..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ava Dilemin
General Fictionİki sevdalı bir yola baş koyunca; dağlar yerinden mi oynar yoksa o dağların altında ruhlar mı solar? Yazgısını yeniden yazanların hikayesi. Ps: Hikayede geçen kurum ve kuruluşların hiçbir gerçek kurum ve kuruluşla ilgisi bulunmamaktadır. Hikaye içer...