Bölüm şarkısı: Adem Tepe - Ezim Stranêk Bê Sazim (medyada)
Ne kadar da ağır bir sevdadır
Senden sonra halim viranedir
Göremediğim zamanlarda
Yüreğimin içi talandır
Benim, sazsız bir şarkı
Benim, isimsiz bir şiir
Seninle yaşlanmak isterim
Ben sana sen de bana lazımsınMem Ararat - Xaçirek
Bu uzun yol götürür Nusaybin'e
Bir tas duru su içtim içten yürekten
Allah biliyor ki bu bulutlar üstümüze ağlayacaklar
Keşke kanatlarım olsaydı da gidebilseydim
Ellerimi uzatabilseydim güneşe kadar
Ne edeyim, kan bulaşmış gülün yaprağınaVerilen bir söz ile perçinleşen son görüşmenin üzerinden geçen günler herkesi ama herkesi yıpratmıştı. Mardin'in köklü aşiretlerinden olan Rodozixan aşiretine gidip de, kız almak kolay değildi. Kız, kendi kızınız olsa bile! Mardin ayağında, tek olumlu olan olay Nûcan'ın gerçekten babasının evinden telli duvaklı çıkmak istemesiydi. Bunu içten istediğinden olsa gerek ailesinin yüzünü yere eğdirecek herhangi bir girişimde bulunmamış, Huner ile zinhar bir araya gelmemişti.
Rodozixan aşiretinin lideri Cûbar Ağa, Bahoz Ağa'dan en az beş yaş büyük bir yetişkindi. Kendine ait üç oğlu ve sayısız denebilecek kadar erkek yeğeni vardı. Hepsi bekâr değildi ama pek çoğunun bekâr olduğu söylenebilirdi. Mehdîxan aşiretine olan kişisel düşmanlığı yüzünden Mehmet Emin, ne Amed'de ne de Mardin'de herhangi bir durum ile ilgili bulunmamış, karışmamıştı. Hatta insanlar bilmese, Muhammed Yusuf'u Bahoz Ağa'nın ilk erkek evladı sanırdı. Cûbar Ağa'nın, Muhammed Yusuf'un ağır başlı ve aklıselim duruşunu beğenmesi, Muhammed Yusuf'un dikkat ettiği bekâr erkek çocuk ve yeğenlerinden çok, bekâr kızlarını akıllara düşürmüştü. "Sen bekârsan?" sorusu da bundan mütevellitti. Bekâr olduğunu biliyordu üstelik!
Yanında, yakınında bir Açelya olmadığı için rahatlıkla yanan sigarasını tüttüren Muhammed Yusuf, başını evet dercesine oynattı. "O yüzden buradayım," diye de itinayla belirtti. Ağabeyi nedeniyle bozuk oldukları Mehdîxan aşireti ile Nûcan sayesinde barışa kavuşacakken, geçmişin hüzünlü sayfalarına dönmek istemedi. İstedi ki, ağabeyinin karışmayışı başka düşmanlıklara daha sebebiyet vermesin.
"Üç kızım var bilirsin," dedi Cûbar Ağa bıyık altı gülümsemesiyle. "Kız almaya gelmişsen hazır..."
Muhammed Yusuf ağır ağır sigarasını tüketirken, gözü kendilerine doğru çay getiren kızlarının en büyüğüne takıldı. Üstelik Cûbar Ağa'nın diğer kızlarının ve evin işlerinden sorumlu hanımların, avlunun kenarına sıra gibi dizilmiş olduğunu da görmekteydi. Kaç yaşındalardı Muhammed Yusuf elbette bilemezdi ama güzel değiller de diyemezdi. Gelgelelim ki, gönlüne güzel değildiler işte. "Allah sizlere bağışlasın," dedi Cûbar Ağa'ya dönerek. O arada büyük kız, çay servisine başladı. "Beni de gönlümün sahibine..."
Hasan Ali az daha işittiğiyle eline almaya çalıştığı çay bardağını devirecekken, ağabeyine uyarırcasına baktı ama Muhammed Yusuf kendisini takmadı. Bile bile yapıyordu ağabeyi. İşi dillere döküyordu. Bahoz Ağa'nın tüm şimşeklerini üstüne çekeceğini bile bile hem de! Ama Muhammed Yusuf'un tek bir dileği vardı, o da kendisi Amed'e dönene kadar Açelya'yı bıraktığı yerde, kendisini bekler şekilde bulmaktı. Sonrası Muhammed Yusuf'a göre tufandı...
"Anaya babaya değil, gönlümün sahibine dersin?" dedi Cûbar Ağa işittiğinden emin olmak istercesine.
Muhammed Yusuf kendisine uzatılan çayı, karşısındaki kadına gözlerini dahi değdirmeden alırken "Evet," dedi mertçe. "Başka dileğim yoktur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ava Dilemin
General Fictionİki sevdalı bir yola baş koyunca; dağlar yerinden mi oynar yoksa o dağların altında ruhlar mı solar? Yazgısını yeniden yazanların hikayesi. Ps: Hikayede geçen kurum ve kuruluşların hiçbir gerçek kurum ve kuruluşla ilgisi bulunmamaktadır. Hikaye içer...