14. Bölüm

10.3K 757 272
                                    

Bölüm şarkıları:

Mem Ararat - Rindê

Arkadaş, arkadaşım, tatlı güzel yanıma gel.
Her zaman birbirimize umuduz
Birbirimizi bekleyelim
Dünya var oldukça, zamanımız varken.

Bajare Çaven Te - Hivron

Kirpiklerinin sokaklarında geziyorum
Şimdi de gönlünün kapısındayım
Kapıyı aç, gözüm
Şimdi de gönlünün kapısındayım.

Açelya içi bir azabın ateşinde kavrulmuyormuşçasına "Beni date mi çıkardın?" derken, pek bir oyuncuydu. Mavi gözleri fer fecir restoranın içerisinde dolanırken, "İlk buluşmada beni kebapçıya getirdi. Bundan olur mu diye sosyal medyada sormam gereken andayım sanırım," diyerek, muzipçe kıkırdadı.

Muhammed Yusuf, çok eskilerden bildiği flörtöz halinin benliğine geri yüklendiğini hissederken "Ciğerci," dedi ve dirseklerini masaya yaslayarak ellerini birbirine kavuşturdu. Açelya'nın kendisine dönen bakışlarında eğlenceli parıltılar vardı, ayak uydurdu. Havalandırdığı asi karakaşlarıyla "Diyarbakır'ın en meşhur ciğercisi," dedi egoistçe. "Ve bundan mütevellit, sen bakmasan da dakika başı birilerine selam vermek durumunda kalıyorum..."

"Yine de," derken, Açelya da Muhammed Yusuf gibi aralarındaki masaya yaslandı. "Date çıkarılmadan önce fikrim alınsın isterdim." Yüzü yavru bir kediymiş gibi şekilden şekle girdi. "Eksi bir."

"Çok aç olduğunu bilmeseydim, muhakkak sorardım."

Muhammed Yusuf'un hızlı cevabıyla, bücür bir cadı edasıyla Açelya'nın dudakları bir sağa bir sola kıvrıldı. "Peki," dedikten sonra içten bir kabullenişle su bardağına uzandı ve bir yudum aldı. İçtiği bir yudum suyla, olmayacak duaya bilerek âmin dediğini ve bu masadan kalktıktan sonra Muhammed Yusuf'u asla göremeyeceğine kendisini hazırlaması gerektiğini varlığını hissettiği kalbine hatırlattı. "Adımı soyadımı biliyorsun zaten," derken, sağ eli hafifçe yana açıldı. "26 Şubat 1996'da, Mustafa ve Süreyya Erguvan çiftinin kızı olarak Kuşadası'nda dünyaya geldim. Tek çocuğum. Babam emekli öğretmen, annem ev hanımı. Küçüklüğümden beri astım hastasıyım." Bir kez daha duraksadığında, bir yudum su daha içmek zorunda kaldı. Astım krizi tam da bu anda tetiklensin istemiyordu ama okulunu ve oğlunu söylemesi gereken ana gelmiş oluşu da, boğazını gıdıklıyordu. "İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesinde sosyoloji okudum," dedi ve derin bir nefes aldı. "Birde bildiğin üzere beş yaşında bir oğlum var. İsmi, Mehmetcan."

Açelya ellerini kucağında toplama isteğiyle yanıp tutuşurken Muhammed Yusuf "Rahat ol," dedi içtenlikle. Kendisinin de dillendirdiği üzere Muhammed Yusuf, Mehmetcan'ı zaten biliyordu. Evet, ilk duyduğunda içerisinde binlerce ağıtlar yakılmıştı ama artık, nedense bu bilgiyi kanıksadığını hissediyordu. Değiştiremeyeceği bir şeyi kabullenmek en iyisiydi ama bu bilgeliği, Açelya ile olamayışına karşın sergileyememekteydi. Muhammed Yusuf kendi çatalıyla, yiyeceklere yöneldiğinde Açelya azat edildiğini sandı bir an ama tabağının Muhammed Yusuf tarafından doldurulmaya başlanmasıyla, karşısında babası varmış gibi bir hissiyata kapılmadan edemedi. "İş mülakatında değilsin," derken attığı kaçamak bakışların eşliğinde Açelya'nın tabağına bir ciğer şiş bıraktı. "Cv'ni vermiyorsun ve inanır mısın, kabul edilmeme gibi bir durumun da yok."

Açelya, Muhammed Yusuf iyi bir şey mi söyledi bilemedi ama tabağı doldurulduğu için "Teşekkür ederim," dedi utangaç bir çocuk edasıyla.

Ava DileminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin