36. Bölüm

3.7K 482 172
                                    

Bölüm Şarkısı: Ümit Ökke - Olamadım Aşka Bi' Hale

Belki bir gün bahara uyanır

Geçip gider bu can acısı

Açelya'nın ağlayarak içini boşalttığı günden sonra ağzının Mehmetcan harici kimseye bıçak açmadığı söylenebilirdi. Kafasına koyduğu işleri yapabilmesi için suspus olması gerekiyordu çünkü dilinin kemiği yoktu biliyordu. Muhammed Yusuf, kardeşinin vurulmasından Açelya'yı mı sorumlu tutuyordu, tutabilirdi. Açelya kendisini biliyordu ve tek bir iletişim şekli için bir kez daha bir Allah'ın kuluna yakarmayacak, çaba sarf etmeyecekti.

Yeni haftanın gelişiyle, yılın son haftası da başlamış bulundu ve Açelya yeni yıla tam anlamıyla arınarak girmiş olmak istiyordu. Muhammed Yusuf ise Açelya ile arasında gün geçtikçe büyüyün uçurumdan hiç memnun değildi ama nasıl bir yol izleyeceğini de bilemiyordu. Ne elime kan bulaştıracağım demişti, ne o kanı sana sıçratacağım. Verdiği sözleri tutamamış, eli kana gark etmişti. Açelya'nın gözlerine yaşları düşürdüğü gibi yapraklarının da dökülmesine sebebiyet vermişti ve şimdi hiçbir adımı, odamda bi' salınsa diye sabah akşam yakardığı kadını, yatağında yatarken uzaktan izlemeden öte gidemiyordu...

Açelya uyandığında yatakta değil de, üstü başı giyinik bir halde koltukta oturur vaziyette uyuyakalmış bir Muhammed Yusuf görünce, artık şaşırmadı. Düğün günlerinden beri Muhammed Yusuf'u safiyane görebildiği en eşsiz anlar, koltuk tepesinde uyuya kalınan anlardı. Saatlerce izlese doymayacak olan Açelya, gece boyu uykusundayken izlenildiğinin de bilincindeydi ama Muhammed Yusuf'a vicdan azabı olduğunu düşüyor oluşu, artık koltuk üstünde biçare uyuya kalan bedeni özlem ve kederle izlemesine izin vermiyordu. Çünkü istiyordu ki, neyse düşünülen direkt yüzüne söylensin. Aynı Zeycan Hanım gibi. Evet, evet yanlış duymadınız, okumadınız, aynı Zeycan Hanım gibi. Çünkü Açelya'ya göre Karabağ konağının en sahici insanı Zeycan Hanımdı. Hislerini de, düşüncelerini de öyle bir kusuyordu ki Açelya'nın yüzüne evirmeden çevirmeden, Açelya ister istemez Muhammed Yusuf'ta da Zeycan Hanımın açık sözlülüğünü arar hale gelmişti.

Yatağa yasladığı ellerinden kuvvet alarak yataktan doğrulduğunda, Muhammed Yusuf, aynı yatakta yatmamalarına rağmen şak diye araladı gözlerini. Araladığı gözlerini birkaç kez kırpsa da, ilk fark ettiği Açelya'nın artık kendisine beklentiyle bakmıyor oluşu oldu. Yine de Açelya insani yanını görmezden gelemeyerek "Günaydın," diye mırıldandı ama peşi sıra diline sahip çıkamadı. "Haber ver de dönüşümlü uyuyalım koltukta ya da ben akşama Mehmetcan ile uyuyayım..."

Açelya oda içerisindeki banyoya yönelirken, Muhammed Yusuf üzerine buz dolu bir kova su boşaltılmış gibi Açelya'nın sözleriyle uyandığı için uyuya kaldığı koltuk üstünde birden dikleşti. "Ne alakası var?" derken boğuk bir tınıyla, Açelya'nın mavileri kendisine uğradı ve yüzünü gözünü ovuştururken de yakalanmış bulundu. "Geç geldim," dedi öylece devamında. Yalan, bir kere yapışınca insanın diline gitmiyordu işte. Açelya, saat on dedi mi uyuyan bir insandı ama aptal değildi. Hele bir çocuk kadar masumca kendisine her denilene inanabilen bir insan hiç değildi. Muhammed Yusuf; en başta Açelya'nın bir anne olduğunu unuttuğundan, kapının kulpunu indirdiği anda Açelya'nın uyanabileceğinin farkında bile değildi. "Seni uyandırmak istemedim..."

"Hıhı," dedi Açelya, doğrusunu bildiği yalanları dinlediğini fark ettirmekten çekinmeyerek. "Bu akşamda ben geç geleyim o zaman da, belin ortadan ikiye ayrılmasın..."

Açelya banyoya girdiği gibi Muhammed Yusuf derince ofladı. Elleri yüzünü bir aşağı bir yukarı sıvazladı. "Allah'ım yeter," dedi yakarırcasına. "Yalvarırım yeter!"

Ava DileminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin