35. Bölüm

3.6K 481 108
                                    

Bölüm Şarkısı : Derya Bedavacı - Deme

Günler; neyin yaşandığını anlayamayan Açelya için bir kanı arabası edasıyla geçerken, Muhammed Yusuf'a bir mahpus damındaymışçasına hiç geçmiyordu. Kavuşmak adına akacak yaşı, kanı ön görseler de, etkilerini tahmin edememiş olmaları tam bir insanlıktandı ama Muhammed Yusuf ilk defa insanlığının altında ezilen taraftaydı.

Açelya, Karabağ konağında varlığını bir hayalet misali sürdürürken, en çok zorlandığı, Mehmetcan'a bir şeyler hissettirmemeye çalışmasıydı. Mehmetcan'a sorulsa, annesi gülüyordu. Hem de çok gülüyordu ama Mehmetcan, yetişkinlerin bir gülümsemenin altında kaç gözyaşı sakladığını henüz bilemiyordu. Mehmetcan'ın oda eşyaları, en mutlu olunacakken, en mutsuza dönüştükleri günden tam üç gün sonra gelmişti. Açelya, başta hiçbir şeye dokunup yerleşmek istemese de, yanında Mehmetcan'ın oluşu ve hislerini, düşüncelerini kelimelere dökemeyişi kendisini bir düzen kurmaya itmişti. Evet, Açelya, bir Karabağ olarak Karabağ konağında yaşıyordu ve taş konağın ruhsuzluğu benliğine o kadar çökmüştü ki, aynadaki aksini kendisinin tanımasının bile imkânı yoktu. Eğer ki Mehmetcan'ın odasındaysa benliği, Açelya Erguvan zırhı üstünde oluyordu. Gülücükler saçılıyor, Mehmetcan'ın ezbere bildiği annesi boy gösteriyordu. Mesela annesi demonte gelen mobilyalarını kuruyordu. Mehmetcan için çok etkili bir aktivite olsa da demonte mobilyaları annesiyle kurmak, Açelya'yı geçmişine, bir beşiği dahi kendisinin kuruşuna götürüyor ve içinde saatlerce akan bir suyun altında ağlama isteği doğuruyordu ama yapamıyordu. Ağlayamıyordu bile. Tek yapabildiği sık sık tekleyen nefesi dolayısıyla, soğuk havayı bahane ederek ev içerisinde bile çıkarmadığı hırkasının cebine sıkıştırdığı astım ilacı oluyordu. Çünkü hangi kapıdan çıktıktan sonra bir krizin eşiğine sürükleneceğini artık kendisi bile tahmin edemiyordu...

Omuzlarında kulunçların yeni bir yuva yaptığını hissettiği sıra, "Tamam, bitti artık," diye soluk soluğa mırıldandı. Gözleri kendi başına altından girip, üstünden çıktığı odada gezindiğinde memnuniyetle kısıldı. Çalışma masasının üstüne mantar bir pano asılmış, o panoya da Mehmetcan'ın isteği üzerine bir anne baba çocuk, birde Erguvan ailesinde karşılanan bir bayram sabahının fotoğrafı iğnelenmişti. Yatağın kenarları süper kahraman stickerlarıyla donatılmış, gamer lambaları takılmış ve kablolar bile gizleyicilerle Açelya tarafından ortadan kaldırılmıştı. 'Sonra inşaat işlerinde iyi olmamı yadırgıyorlar,' diye içten içe söylendi. 'Ama her şeyi kendi başına halletmekten hoşnut musun diye sormayı akıl edemiyorlar!' "Eee," diyerek oğlundan tarafa dönmeden önce, iki büklüm olan bedenini esnetti ve ellerini beline yerleştirdi. "Oldu mu bir tanem? Beğendin mi?"

Mehmetcan kolları göğsünde, mavileriyle odasını tararken aslında gördüğü görüntüden oldukça çok memnundu. Odayla ilgili bir sıkıntısı yoktu küçük yüreğinin de, karşısındaki annesini tam çıkaramıyordu. Aşığı olduğu ve kendi tepesinde de taşımaktan mutlu olduğu sarı saçlar, öylece alelade toplanmıştı annesinin başında ve Mehmetcan, annesinin başında okşayacak tek bir hoyrat saç teli bulamıyordu. Annesinin sürekli tekrarlayan hırıltılı nefesleri ve gözünden kaçmayan el titremeleri, annesini çok yorduğunu düşünmesine neden oluyordu. Elbette kendisinin yaşadığı yere alışması bir kerede olacak bir şey değildi. Çünkü evde bulunan diğer çocuklar kendisiyle konuşmuyordu bile ve bu da, Mehmetcan'ın sürekli annesini yanında istemesine neden oluyordu. Odasında çok mutluydu ama annesi yanında olduğunda ikisi birlikte mutluydu. Biraz da bunu bildiğinden annesini odadan salmamak için istemişti de istemişti bir şımarık gibi. Perdemi Sonic'li, oda lambamı arabalı istiyorum minvalinde bir düzine istek sıralamıştı ve normal zamanda isteklerini kabul etmeyeceğini bildiği annesi, her istediğine evet demişti. Bu da kendisini mutlu edeceğine, tedirgin etmişti.

Ava DileminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin