1.4

201 13 2
                                    

2 Gün Sonra

Zeyno

Otogarda bir banka oturmuş sigara içiyordum. Kuzenim Umut düğün için buraya geliyordu. Salak babası nasıl izin vermişti acaba? O adam tam bir salaktı. Teyzem ben doğduktan 3 ay sonra beni görmeye İstanbul'a gelirken kaza yapmıştı ve ölmüştü. Havalar çok soğukmuş. Bu adam da bizi suçlamıştı. Bilhassa beni. Annem benden nefret ettiğini söylemişti. Babamla da kavgalıydılar. Aptal herif. Kuzenimi bizden koparmaya çalışsa da anneannem bazen onu alıp bize gelirdi. Çok eğlenirdik. Anneannem ölünce iyice kopmuştuk. Arap kolunu omzuma atmıştı. O da benim gibi sigara içiyordu. Okuldan çıkar çıkmaz buraya gelmiştik. Bu gün yağmur yağdığı için otobüsle okula gitmiştik. Normal bir gün yaşamıştım. Çağrı ile de hiç konuşmamıştık. Bitmişti. Her şeyi mahvetmişti. 

" Nerede kaldı? " diye sordu. İçtiğim sigarayı bankın yanındaki çöp kutusuna attım. Bileğimdeki saate baktım. 5 dakikaya gelirdi. 

" 5 dakikaya gelir. " dedim. Beraber otogara Umut'u almaya gelmiştik. Umut'u özlemiştim. Değişmiştik. İkimizde büyümüştük. Üniversite'ye başlayacakmış burada. Adapazarı'ndaysa burada okuması daha avantajlıydı. Anne tarafım Adapazarı'ndan baba tarafım ise Balıkesirliydi ama göçmenlerdi. Çokça Çerkez az buçuk Tatar, birazcıkta Arnavut'tu. Kısacası bizim sülale baya karışıktı. Dedem Balıkesirdeki Çerkezlerdendi. Babaannem ise Eskişehirliydi ve tatardı. Amcam beni hep babaanneme benzetirdi. Bir halam ve bir amcam vardı. İkiside evlilerdi ve onlarında çocukları vardı ama babamla konuşmuyorlardı. Benimle bağlarını koparmasalar bile babamla araları bozuktu. Tabii babam, babasının paralarıyla annesinin bileziklerini sürekli batıran amca kıvamındaydı. Kısacası bizim sülale işi karışıktı. Birleşmiş Milletler gibiydik. 

" Kuzen. " diyen bir ses duymamla arkama baktım. Umut sırtında sırt çantasıyla bana doğru geldi. Ayağa kalktım. Gelip bana sarıldı. Sonra eliyle saçlarımı karıştırdı. Boyu benden kesinlikle uzundu. En az Ege kadar vardı. Siyah kıvırcık saçları ve iri mavi gözleri vardı. Yakışıklıydı. Disney prensleri gibiydi. Yalan yok. 

" Çok büyümüşsün. Seni en son gördüğümde bacak kadardın. " dediğinde güldüm. Daha sonra Arap'ı farketti. Gülümsedi. 

" Tanıştırayım. Sinan yani Arap. " dedim. El sıkıştılar. Gülümsedi. 

" Hoşgeldin. " dedi Arap. İki maviş buradaydı. 

" Hoşbuldum. Seni hatırlıyorum. İki çocuk daha vardı. Ali ve.... Vefa. " demesiyle kafamı yere eğdim. Ellerimle oynamaya başladım. 

" Vefa öldü Umut. Öldürüldü. " dedim. Gözleri şaşkınlıkla gözleri açıldı. 

" Başınız sağolsun. Kim yapmış? " 

" Cemre diye bir kız, bizim okuldandı. O işler baya bir karışık. Sonuç olarak Vefa artık yok ve hiç geri gelmeyecek. " dedim. Umut yanağımı hafifçe sıkınca gülümsedim. Birlikte otobüs durağına ilerlemeye başladık. 

" Ee, baban nasıl? " 

" İyi, buraya gelmemden pek memnun olmasa bile siz benim ailemsiniz. " dedi. Bir taksi çevirdik. Taksiyle eve gidiyorduk. Arap öne oturmuştu. Bende Umut'la arkaya oturmuştum. Yol boyu eski anılardan konuştuk. Annemin geleceğinden haberi yoktu. Okul çıkışı otogara gitmiştik. Umut  ile arabadan indik. Taksi parasını ben ödeyeceğim diye tutturmuştu. Birlikte evin bahçesine girdik. Arap'ta arkamızdaydı. Kapıyı çaldık. Annem kapıyı açar açmaz şok oldu. 

" Umut. " dedi. Kardeşinden bir parçayı tanımıştı. Umut teyzemin resmen erkek haliydi. 

" Teyze. " dedi Umut ve gülümseyerek anneme sarıldı. Gülümsedim. Annem de ona sarıldı. Gözünden ufak bir yaş düştü. 

Heartbreaks And Spaces• ZeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin