1.5

169 13 1
                                    

Zeyno

Hastanenin bahçesinden içeriye girdik. Kendimi arabanın dışına attım. Binanın içine doğru koşmaya başladım. İçeriye girdim. Etrafa bakındım. Danışmana ilerledim. Bir kadın masadaydı. 

" Fırat Sarı nerede? "

" Hemen bakıyorum. " dedi kadın ve bilgisayarda bir şeylere baktı. Beklemek çok kötü bir histi. Sakinliğimi kaybediyordum. O rahatlık hissi gidiyordu. Yerini büyük bir sancıya bırakmıştı. Gözümden yaşlar düşmeye başladı.

" Yoğun Bakımda, ikinci katta sağda. "

"Teşekkürler. " diyip merdivenlere ilerledim. İkinci kata çıktım. Sağımı solumu şaşacak kıvama geldim. Sağ demişti galiba. Olmazsa sola giderdim. Sağa döndüm. Aliler peşimden geliyordu. Bir kadın beni gördü ve bana elini salladı. Kadının sarı saçları beline kadar dalgalıydı. Boya gibi değildi. Yanında ise esmer bir erkek çocuğu vardı. Bana benziyordu. Kıvırcık saçları vardı.

" Sen Zeyno'sun değil mi? " diye sordu. Sesi telefondaki kadın gibiydi. Ailemi parçalayan kadın. Babamı bekleyerek geçirdiğim her doğum günümde babam bu kadınla birlikteydi. Çocukluğumu mahveden kadındı. 8 sene boyunca hiçbir doğum günüme gelmeyen babam onunlaydı. O ve oğluyla.

" Babam nerede? Morga mı gitti? " diye sordum. Babamla birlikte olduklarını düşündükçe canım yanıyordu.

" Hayır. Daha değil. İçeride kablolarını söküyorlar. Almadılar bizi içeri.. "

Hızla kapıyı açıp içeriye girdim. Babamın bileğindeki serumu söküyorlardı. Esmer teni bembeyaz olmuştu. Ölmüştü ve ben sancılı bir rahatlık hissediyordum. Üzülmeliydim ama üzgün değildim. Mutlu da değildim. Sadece çok fazla rahatlamıştım. Canım yanıyordu. Üzgün değildim ama sulu göz biri gibi ağlayacaktım neredeyse. 

" Hanımefendi, lütfen çıkın. " dedi bir hemşire. Mor saçlarını topuz yapmıştı ve burnunda da septum piercing vardı.

" Ben kızıyım. " dedim.

" Tamam. Lütfen gidin birazdan morga inecek. " dedi hemşire. Görebilecektim ama onu değil mi?

" Onu görebilecek miyim? " diye sordum. Kadın kafasını sallayınca dışarıya çıktım. Babamın karısı, söylemesi bile garip, hala aynı yerdeydi. Berk, Ali ve Arap kapının önündeydi. Gidip kardeşimin yanına oturdum. Kadın oğluna baktı.

" Babanın hep bahsettiği ablan o, Çağdaş. " demesiyle çocuğa çevirdim bakışlarını. Çağdaş mı? Cidden mi?

" İsmi Çağdaş mı? " diye sordum. Bu durumda bile peşimi bırakmıyordu.

" Evet. " dedi kadın.

" Sen benim ablamsın yani öyle mi? Seni hep merak etmiştim. " dedi ve minik kollarını bana sardı. Bende ona sarıldım. O benden daha şanslıydı. Babamla güzel anıları vardı. Siyah saçlarını okşadım. Gülümsedim.

" Evet. Bende seni hep görmek istemiştim ama fırsat bulamadım bir türlü. " dedim. Bana bir sürü sorular sordu. Daha sonra uyudu. Annesi onu kucağına aldı. Berk ve Ali kafeteryaya inmişti. Arap ise bahçedeydi. Sigara içiyordur. Babamın karısıyla başbaşa kaldık.

" İsmini soramadım. İsmin ne? " diye sordum. 

" Zehra. " dedi.

" Zeyno, zaten biliyorsundur. " dedim. Aramızda buzullar vardı. Kendimi kötü hissetiğim o 4 ay boyunca babam bu kadınlaydı. Kendimi öldürmek için bileklerimi keserken babam, oğlu ve yeni karısıyla birlikteydi. Bunu unutamıyordum. Aklıma geliyorlardı.

Heartbreaks And Spaces• ZeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin