5.1

42 4 0
                                    

1 Hafta Sonra

Çağrı

Arabadan indiğimizde cebimden söz yüzüklerini çıkardım. İki gümüş alyans kırmızı kutunun içinde parlıyordu. Evlendikten sonra içine adlarımızı ve tarihi yazdıracaktık. İki gün önce birlikte seçmiştik.

Berk, Ceylan, Hazal ve Ege arabayla mahalleye park ettiler. Ben Derya Abla ve babam gelmiştik. Bir de Ege, Berk Ceylan ve Hazal gelmişti. Annem gelmemişti. Çağırmıştım ama babam ve Derya Abla orada olduğu için gelmemişti. Ben onun oğluydum. Benim için gelmeliydi ama bana o kadar da değer vermiyordu anlaşılan. Gerçi 3 yaşındaki oğlununda olduğu arabayı bilerek kamyonun altına sokmuş birinden değer görmeyi mi bekleyecektim? Annem beni sadece babama yaklaşabileceği bir araç olarak görmüştü. Babam evlenince de beni bir çöp gibi fırlattı attı. Aynadan kendime baktım. Bu gün Zeyno'nun beni çok daha yakışıklı bulmasını istiyordum.

Ege bagajdan elinde olabilecek en berbat kız isteme çiçeğiyle çıktı. Çiçek fazlasıyla büyük ve o kadar çirkindi ki ben satıcının yerinde olsam bunu satmaya utanırdım. Çiçekler sanki dalından özensizce koparılmış gibiydi. Yapraklarıyla beraber koparılmıştı.

" Evet. Hadi gidelim. " dedi.

" Bu ne ya? " dedi Hazal çiçeğe tiksinerek bakarak. Çiçeğin içinde bir tek dereotu ve maydanoz eksikti.

" Harbiden bu ne? Manavdan mı aldın çiçeği. Dereotuyla maydanozu eksik olmuş. " dedi Derya Abla gülerek. Babam da güldü ve Derya Abla'yı kolunun altına aldı. Derya Teyze de elinde çikolatayla duruyordu. Allahtan çikolata işini ben halletmiştim. Zeyno'nun en sevdiklerinden almıştım.

" Hayatımda ilk kez isteme çiçeği aldım. Biraz fazla mı büyük. " dedi. Güldük.

" Aşkım bence biz bu çiçeği atalım. " dedi.

" Çiçeksiz mi gideceğiz? " diye sordu Ege. Hazal Ceylan'a döndü.

" Meydanın orada bir çiçekçi var. Biz hemen oradan bir tane alıp geliriz. " dedi Hazal. Ceylan onayladı.

" Sen gitme. Hamilesin. " dedi Berk. Ceylan ofladı. Hamile olduğu için Berk büyük bir panik halindeydi. Bebeği çok istiyordu. Ceylan'ın üzerine fazlasıyla düşüyordu.

" Karnımın üstünde gitmeyeceğim. İki dakikada alıp geliriz. Hem sen bu paniklerini son aylara sakla. " dedi ve Berk'in yanağını öptü. Daha sonra da Hazal ile birlikte çiçekçiye gitmek için yanımızdan ayrıldı. Aradan 5 dakika sonra Hazal ve Ceylan elinde bir buket gül ile yanımıza geldi. Hazal çiçeği elime tutuşturdu.

" Hadi gidip isteyelim artık. " dedim. Yeterince beklemiştik.

Zeyno

Elbisemin fermuarını çektim ve aynadan kendime baktım. Dolabın aynasında benim ve babamın çocukken çekildiğimiz resimi vardı. Babamın omuzlarındaydım. Bu gün beni istemeye geliyorlardı ve ben babam olmadan evlenecektim. Burada olmasını öyle çok isterdim ki. Ne kadar kızgın olursam olayım burada olmasını istiyordum. Kapım çaldı.

" Gel. " dedim. Umut kapıyı açıp bana yaklaştı. Gülümsedim. Ona sarıldım. Üzerinde siyah bir gömlek vardı.

" Niye üzüldün? Gözlerin dolmuş. " dediğinde güldüm.

" Üzülmedim. " dedim. Dolaptaki resmi farketti ve gülümsedi. Yanağımı okşadı.

" Keşke babamda burada olsaydı. " dedim. Ağlamak istiyordum. Umut gözyaşlarımı sildi.

" Bu gözyaşlarını kınana sakla. Çocuğun karşısına panda gibi çıkma. " dediğinde ikimizde güldük. Kapı zili çaldı. Gelmişlerdi.

" Geldiler. " dedi. Birlikte odadan çıktık. Annem, Bilal Abi, Amcam ve ben kapıya ilerledik. Amcam ve Halam da buradaydı. Kapıyı açtım. Çağrı bana gülümsedi. Bende gülümsedim. Çiçeği bana uzattı. Çiçeği aldım ve Duru'ya verdim. İçeriye geçtiler ve oturdular. Bizde kahve yapıyorduk.

" Heyecandan ölüyorum. " dedim. Sonra da kahveleri fincanlara döktüm. Mavi gülümsedi.

" Çağrı'nın kahvesine tuz koymayı unutma. " dedi Ceylan. Eli karnındaydı.

" Atmayalım. " dedim. Kıyamazdım ki ben ona. Onun yerine bal atabilirdik.

" Atalım atalım. " dedi Mavi ve bir çay kaşığı tuzu Çağrı'nın kahvesine attı.

" Mavi n'aptın? " dedim endişeyle.

" Sus. Bir kaşık daha atarım. " dedi kaşığı bana sallayarak. Sonra da kahvenin kulbunu diğerlerinden farklı bir yöne çevirdi. Tepsiyi aldım. Salona girdim. Kahveleri herkese verdim. Çağrı kahveyi içti ve zoraki bir şekilde gülümsedi. Galiba çocuğun ciğerleri yandı.

Önder Hoca amcama baktı. Beni amcamdan isteyeceklerdi.

" Ziyaretimizin sebebi belli. " dedi.

" Kızınız Zeyno'yu, oğlumuz Çağrı'ya istiyoruz. " dedi. Amcam bana baktı. Gülümsedim.

" Verdik gitti. " dedi Önder Hoca'ya dönerek. İkimizde aile büyüklerinin elini öptük. Sonra da Hazal elinde nişan tepsisiyle geldi. İkimizde ellerimizi uzattık. Amcam yüzükleri parmaklarımıza taktı. Sonra da kurdeleyi makasla kesti. Çağrı ile birbirimize sarıldık. Herkes bizi alkışlamaya başladı.

" Seni seviyorum. " dedi kulağıma fısıldayarak.

" Bende seni seviyorum. " dedim.

Heartbreaks And Spaces• ZeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin