3.2

96 9 1
                                    

1 Saat Sonra

Çağrı

Sorgudan çıkmıştık ve ben deli gibi ağlıyordum. Umut'u aradım. Babamın arabasındaydık. Umut telefonu açtı.

" İyiler mi? " diye sordum.

" Ameliyattalar hala daha. " dedi. Gözlerimi kapatıp açtım. Ciğerimde büyük bir ateş yanıyordu.

" Zeyno iyi mi? " diye sordum.

" Çok kan kaybetti. " dediğinde bende en az Zeyno kadar kan kaybetmiştim sanki.

" Biliyorum. Geliyoruz biz zaten. " dedim. Tek düşündüğüm onlardı.

" Tamam. Üzme kendini. İyileşecekler. " dediğinde kafamı salladım. İyileşeceklerdi değil mi? Zeyno'nun göğsündeki yara çok kötüydü. Onsuz nasıl yaşardım ben? Telefonu kapattım.

" Bir haber var mı? " diye sordu Berk.

" Ameliyattalar hala daha. " dedim. Berk öne gelip elini omzuma koydu.

" İyileşecekler. Geçecek. " dedi. Herkes öyle diyordu ama geçmiyordu. Zaman durmuştu ve benim dünyam karanlıkta kalmıştı. Benim dünyamın ışığı Zeyno'ymuş. Araba hastanenin bahçesine girmişti.

Hastaneye girdiğimiz gibi ameliyathanenin olduğu kata çıktık. Mavi'nin ailesi, Umut, Kader Teyze ve Bilal Abi buradaydı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Nefes alamıyordum. Berk ve babam yanıma geldi.

" Gel oğlum otur. " dedi babam ve beni bir sandalyeye oturttu. Yanıma oturdu ve Berk'te önüme çöktü. Onlar ölümle burun buruna gelirken ben hiçbir şey yapamadım. Mal gibi baktım sadece. Ne arkadaşlarımı ne de sevgilimi koruyabildim. Zeyno'da ise en büyük suç benimdi. Beni seçmesini sağlamalıydım ve orada ben olmalıydım.

" Nefes alamıyorum sanki. Ya ölürlerse. " dedim. Berk kafasını iki yana salladı.

" Ölmeyecekler. İyileşecekler. Ege zaten ayıktı. Mavi ve Zeyno da güçlü. Onlar da iyileşecektir. " dediğinde kafamı iki yana salladım. Babam bana sarıldı. O hali gözümün önüne geliyordu. Kanla kaplı göğsü, beyazlayan teni, moraran dudakları ve her şeye rağmen hiç durmayan o çenesi aklıma geliyordu. Feraye'den nefret ediyorum. Giray'ı ben öldürmeliydim. Benim içim nasıl soğuyacaktı? Zeyno'yu ve arkadaşlarımı kaybedersem ben bu acıyı nasıl atlatacaktım. Umut elinde bir poşetle yanıma oturdu. O da en az bizim kadar kötü durumdaydı. Şeffaf poşetin içinde beyaz bir elbise vardı ve içinde bileklikte vardı. O bileklik asla bileğinden çıkmıyordu. Poşete uzandım. Umut engel olmadı. Poşeti elinden aldım ve kanlı elbiseyi gördüm. Poşetin içinden bilekliği çıkardım. Yıllar geçtikçe eskimişti yine de asla bileğinden çıkarmıyordu. Sırf Vefa'dan kaldı diye o bilekliğe öyle çok değer veriyordu ki. Bilekliğin üzerindeki kalp şeklini okşadım ve öptüm. O bunu haketmemişti. Benim günahımın bedelini o ödüyordu. Doktor ameliyathaneden çıktı. Hepimiz Doktor'un etrafında toplandık.

" Zeyno Hanım için acilen 4 ünite  B pozitif kan gerekli. " dedi. Kan gruplarımız aynıydı.

" Ben veririm. " dedim.

" Bende veririm. " dedi Hazal. Onun da kan grubu B pozitifti. Benimkini almaları konusunda ısrarcı oldum. Doktorlar benim kanımı almak için beni kan alım yerime götürdü. En azından onlardan birisi için bir şey yapabiliyordum. Bir saate tamamen iyileşeceklerini bilsem tüm kanımı feda ederdim onlar için. Onlar yaşamayı hakediyordu. Bizim aramızda en masum olanlar onlardı. Mavi Cemre'nin ikinci kurbanıydı, Ege o gece Hazal'ı taciz ettiğini zannettiği için Vefa'yı dövmüştü, Vefa'yı sevmezdi ama onu ölüme bile isteye itmezdi. Bize zarar vermediği sürece tabi. Zeyno zaten en masumumuzdu. Tek derdi arkadaşının katilini bulmaktı ve Cemre Zeyno'yu da peşinden sürükleyecekti. Hemşire kanımı alsın diye sandalyeye oturdum. Kollarımı sıvadım ve hemşirenin kanımı almasını bekledim. Kan alındı ve sonra koluma bir pamuk bastırıldı. Hemşire bana geçmiş olsun diledi ve kanı hızlıca doktora götürdü. Umut yanıma geldi. Elinde meyve suyu vardı.

" Ege ve Mavi ameliyathaneden çıktılar. Haberin olsun. " dediğinde gülümsedim. Onlar bunu haketmiyordu. Umarım Zeyno'da atlatabilirdi.

" Durumları nasıl? " diye sordum.

" İkiside gayet iyiler. Birkaç saate uyanırlar. " dediğinde kafamı salladım. Oturduğum sandalyeden kalktım.

" Sana meyve suyu getirdim. Kan şekerin düşmesin diye. " dediğinde kafamı iki yana salladım.

" İstemiyorum. " dedim. Zeyno ve arkadaşlarım oradayken hiçbir şey yemek veya içmek istemiyordum. Onlar ameliyathaneden çıkıp uyandıklarında bir şeyler yerdim. Onlar yeter ki uyansın. Yeter ki iyi olsunlar.

" Sen bilirsin ama Zeyno'nun biraz uyuması gerekli. Komaya girme ihtimali var. Ateşi yine yükselebilir. İncecik bir elbiseyle yağmurun altında kaldı. " dediğinde kaşlarımı çattım. Sadece bir ihtimaldi ve o güçlü bir bünyeye sahipti. Zeyno iyi olacaktı. Benim boncuğum çok güçlüydü.

" Zeyno iyi olacak ve ben o uyanana kadar bir şeyler yemeyeceğim. " dedim. Onu ilk başlarda sevmemiştim ama o iyi biriydi. Zeyno'nun içindeki çocuğu hep ortaya çıkarıyordu. Onu bir arkadaşlarının yanında bir de Umut'un yanında çocuk gibi görüyordum.

" Zeyno'ya kan verdiğin için teşekkürler. O ölürse ben vicdan azabı çekerim. Ölünceye kadar. O benim kardeşim gibi. Aynı anne babadan değiliz ama kardeşiz. " dedi ve ben gülümsedim. Zeyno'ya değer veriyordu. Zeyno'da ona ve ben onu mutlu gördükçe mutlu olabiliyordum. Şimdi benim boncuğum içerideydi ve ölümle yüz yüzeydi. Ben ise elim kolum bağlı bir şekilde buradaydım.

" Neden geç kaldınız? " diye sordum.

" Araba bozuldu. Bizde yeni bir araba bulana kadar biraz oyalandık mecburen. Keşke o gün polise gitseydik. " dedi ve ağlamaya başladı. Gitseydik Zeyno, Ege ve Mavi burada olurdu. Sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürlerdi. Kan alım yerinden çıkmak için ayaklandık.

Aradan yarım saat geçmeden doktor çıktı yine. Hepimiz yine doktorun etrafında toplandık.

" Kızım iyi mi? " diye sordu Kader Teyze.

" Şu an bir şey söyleyemeyiz. Gözlem altında tutacağız. " dedi doktor ve gitti.

Heartbreaks And Spaces• ZeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin