3.3

101 9 1
                                    

7 Saat Sonra

Çağrı

Bir elimi cama yaslamış bir şekilde Zeyno'yu izliyordum. Kader Teyze ve Bilal abi eve gitmek zorunda kalmışlardı çünkü bebekleri vardı. Ben ve Umut buradaydık. Arap kantindeydi. O benden daha kötü bir durumdaydı. Ali de buradaydı ama Mavi'ye bakmak için oraya gitmişti. Duru'da buradaki sandalyelerde oturuyordu. Sürekli ağlıyordu. Şimdi de Arap'ın yanında olmalıydı. Zeyno ise orada yatıyordu. Akşam çoktan olmuştu. Hiçbirimiz evlerimize gidememiştik. Zeyno komaya girmişti. Ege ve Mavi de uyuyordu. Doktor Zeyno'yu gözlem altında tutmuş daha sonra komaya girdiğini söylemişti. Umut bana bunun olabileceğini söylemişti. İhtimal vermediğim ne varsa hepsi başıma geliyordu. Uyanmayacak mıydı yani? Hep böyle mi bakacaktım ona? Uzaktan ve dokunamadan.

" Boncuğum. " diye fısıldadım. Şimdi burada olsaydı bana tatlı tatlı bakardı. Gülümserdi ve çok güzel olurdu. Babam yanıma geldi. Elini omzuma koydu. Babama baktım.

" Ege ve Mavi uyandı. " dediğinde kafa salladım. Onları görmem gerekliydi.

" Onu kaybetmek istemiyorum. " dedim. Babam Zeyno'ya baktı.

" Kaybetmeyeceksin. O tanıyabileceğin en güçlü insanlardan birisi. " dediğinde babama sarıldım.

" Her şey bir kabus gibi geliyor. " dedim. Babamdan ayrıldım. Gözyaşlarımı sildim.

" Ben Ege'ye bakayım. " dedim. Sonra Zeyno'ya baktım. Öylece yatıyordu. Ege'nin olduğu odaya gittim. Kapıyı tıklattım ve içeriye girdim. Ege beni görünce gülümsedi. Yanında Hazal vardı ve ağlamıştı. Gözlerinin etrafı kızarmıştı. Bende gülümsedim.

" Geçmiş olsun. " dedim.

" Teşekkürler. Zeyno nasıl? " diye sordu Ege.

" Komaya girdi. Bekliyoruz. " dedim.

" Onu bu hale getiren piç geberdi çok şükür. " dedi. Feraye hem abisini hem de kendisini öldürmüştü.

" Onu kendi ellerimle gebertmek isterdim. " dedim öfkeyle.

" Zeyno'nun birkaç güne iyi olacağına adım kadar eminim. " dediğinde gülümsedim. Umarım onun dediği gibi olurdu. Zeyno'nun nefes almadığı bir dünyada benim de nefes almamın bir anlamı yoktu.

" Kabus gibiydi. " dedi Hazal. Ege'nin serumlu eli onun elini tutuyordu.

" Geçti. Bitti artık. " dedi Ege. Koltuğa oturdum. Onlar gibi olmayı isterdim. Zeyno'nun yanımda olmasını. Yanımdaydı ama burada değildi.

" Mavi nasıl? " diye sordu. Bu sefer Hazal cevap verdi.

" İyi. O da uyandı. Ali şu anda yanında. "dedi. Sonra ayağa kalktı.

" Ben Zeyno'yu görmeye gidiyorum. " dedi. Ege kafasını salladı. Hazal çıktı ve Ege bana baktı.

" Kendini suçluyorsun biliyorum ama suçlama. Bilemezdin. " dediğinde ellerimi yüzüme kapattım. Bütün suç benimdi. Onu koruyamamıştım. Bana güvendiğine eminim.

" Beni korumak istediği için orada. Ben ne yapabildim onu korumak için hiçbir şey. Sadece kanımı verebildim. " dedim.

" Bu da bir şey. Sen bilemezdin. Bu onun kararıydı. İkinizi de çok seviyor. Ne seni seçebilirdi ne de Arap'ı. O en doğru kararı verdi. " dedi ve ben kafamı ellerimin arasına aldım. Bu benim yüzümden orada olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

***

Hazal

Camın arkasında durmuş ve Zeyno'yu izliyordum. Onun için üzgündüm. Birbirimizi sevmiyor olabiliriz ama ölmesini istemiyorum. Keşke onun yerine ben yatabilseydim. O bunu haketmemişti.

" Lütfen yaşa. Çağrı'nın sana ihtiyacı var. " dedim. Burnumu çektim. Yarın doğum günüydü ve 18 yaşına komada girecekti. Yanıma birisi geldi. Kafamı çevirdim. Berk'ti. Yanında Umut vardı.

" Onu böyle göreceğim aklıma gelmezdi. " dedi Berk. Daha bu sabah hiçbir şey olmayacağını söylüyordu. Halbuki olanlar ona olmuştu.

" Daha bu sabah o kadar rahattı ki. Sanki hiçbir şey olmayacak gibiydi. Hepsi benim suçum. " dedi Umut. O arabanın bozulması onun suçu değildi. Kimsenin suçu yoktu. Suç bizdeydi. O kızı biz katil etmiştik. Biz böyle bir günahı işlememiş olsaydık Vefa ve Cemre yapardı. O iki ruh hastası abi kardeşle de hiç karşılaşmazdık.

Ali, Arap ve Duru yanımıza geldiler. Duru camın önüne yaklaştı. Sonra da ağlayarak Arap'a sarıldı. Çok kötü bir durumdaydı. Çağrı yanımıza geldi.

" Doktorla konuşsak yanına girebilir miyiz ki? " diye sordu Çağrı.

" Ben gidip konuşayım. " dedi Umut ve yanımızdan ayrıldı. Duru'dan derin bir hıçkırık sesi duydum. Ağlıyordu ve Arap onun saçlarını okşuyordu. Hepsi bir yere otururken bende Ege'nin yanına gittim. Ailesi maalesef ortada yoktu.

Yarım Saat Sonra

Çağrı

Umut doktorla konuşmuştu. Bunun üzerine Kader Teyze ve Bilal Abi bebekleri Derya Teyze'ye bırakıp hastaneye gelmişlerdi. Şu an Kader Teyze Zeyno'nun yanındaydı. Bende babamla bahçede oturuyordum.

" Yarın doğum günü. " dedim. Bileğimde onun bilekliği vardı. O uyanana kadar benim bileğimde olacaktı.

" 18 yaşına komada girecek. " dedi. Kalbimde büyük bir acı hissettim. O bunu haketmiyordu. Ben olabilirdim onun yerinde. Ben ondan daha günahkardım. Ben orada olmayı hakediyordum.

" Ben çok fena aşık oldum ona. " dedim. Babam gülümsedi.

" Biliyorum. Şimdi seni böyle görse çok üzülürdü. " dediğinde ben farketmeden akan yaşları sildim.

" Eve gidelim mi? Hem uyursun biraz. " dedi. Uyuyabilir miyim bilmiyorum. Saat akşam ona geliyordu.

" Uyuyabilir miyim bilmiyorum. Sanki ben buradan çıktığım an onu sonsuza kadar kaybedecekmişim gibi geliyor. " dedim. Onu kaybederim diye ödüm kopuyordu. Sanki onu tanımdan öncesi yokmuş gibi onsuz nasıl yaşarım bilmiyorum. Babam kolumu okşadı.

" O adamı öldüren kişi ben olmalıydım. Feraye değil. " dedim.

" Kız cidden Zeyno'ya benziyor. Bir an o zannettim. " dedi babam. Feraye'nin resmini görmüştü. Aslında Feraye ile onu ayırt etmenin yolu artık saçlarıydı. Saçlarını sürekli düzleştirdiği için ve artık omuzlarından aşağısına kadar uzandıkları için onları ayıran tek şey buydu. Kafamı babamın omzuna koydum ve gözlerimi kapattım. Beynimin içinde bir sürü ses vardı sanki. Keşke şu an onun kokusunu içime çekebilsem.

Heartbreaks And Spaces• ZeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin