Berk
Eve girdim. Telefonuma bir bildirim geldi. Sonra da ekranda Mavi belirdi. Onun evlatlık olduğunu herkese anlatmamı istiyordu. Kabul etmedim. O Ali'nin değer verdiği birisiydi. Bunu ben bile kendimden beklemiyordum ama Ali beni iyi bir insan yapıyordu. İkimizde kardeş olmaya çalışıyorduk.
Eve girdim. Yalnızlıkla solup gideceğim eve girdim. Babam öldüğünden beri huzurlu hissetmem lazımdı ama ben üzülüyordum. Beni bir kere sevmedi. Bir kere bile bir baba ve çocuğunun yaptığı bütün o aktiviteleri yapmadık. Parka bile gitmedik. Tek yaptığı beni en ufak hatamda dövüp o odaya kilitlemesiydi. Asla sağlıklı bir babayla büyümemiştim.
Koltuğa yığıldım. Babam öldüğünden beri kendi kendime yemek yapmayı öğreniyordum. Şimdilik tost ve makarnayı güzel yapıyorum.
Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu ama açtım. Telefonum çaldı. Arayan Ali'ydi. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
" Alo? "
" Alo Berk, nasılsın? " diye sordu. Gülümsedim. Beni düşünmesi iyi hissetiriyordu.
" İyiyim, sen nasılsın? " diye sordum.
" İyiyim. Annem liseden bir arkadaşıyla buluşacak. Beraber yemek yiyelim diyoruz Arap ve Zeyno'yla. Sende gel? Hem beraber vakit geçiririz. " dedi.
" Olur. Gelirim. " dedim. Sonrada koltuktan geri kalktım.
" Görüşürüz. " dedim. Odama çıktım. Üzerime bir tişört ve pantolon geçirdim. Cemre ve benim fotoğrafımıza baktım. Keşke her şey daha iyi olsaydı. Keşke onu o karakola götürmek yerine basıp gitseydik. Kimse bizi bulamazdı. Telefonumu cebime soktum ve evden çıktım. Tozluyaka'ya gittim. Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyordum. Önce bir pastaneye uğradım ve bize ekler aldım. Ekleri çok severdim. Sonra da Ali'nin evine gittim. Kapıyı çaldım. Kapıyı Umut açtı. Zeyno'nun kuzenini hiç sevmemiştim. Garip bir enerjisi vardı.
" Hoş geldin Berk. " dedi. Gülümsedim.
" Hoş buldum. " dedim. İçeriye geçtim. Ayakkabılarımı çıkardım. Birlikte salona geçtik. Zeyno beni görünce gülümsedi. Evet, onunla da aramızı düzeltiyorduk. Hatta hayatımı kurtarmıştı. Benden nefret etmesine rağmen yapmıştı bunu üstelik. Bende ona gülümsedim.
" Hoş geldin. " dedi Zeyno.
" Hoş buldum. " dedim. Elindeki tabağı masaya koydu. Anlaşılan başka kişilerde geliyordu.
" Zahmet etmeseydin. " dedi.
" Yok ya ne zahmeti. Yeriz hep birlikte. " dedim. Eklerle dolu kutuyu mutfağa götürdüm. Arap salata yapıyordu ve Ali de makarnanın sosunu ekliyordu.
" Hoş geldin. " dedi Ali gülümseyerek.
" Hoş buldum. " dedim. Kapı tekrar çaldı.
Diğer davetlilerde geliyordu." Ben bakarım. " dedi Zeyno.
Zeyno
Kapıyı açtım ve Çağrı'yı gördüm. Onun burada ne işi vardı? Gülümsedim. Ona sarıldım. Yeni duş almış gibi kokuyordu. Ondan ayrıldım.
" Hoş geldin. Seni beklemiyordum. " dedim şaşkınlıkla. Yanağımı öptü. Kalbim şaha kalkmıştı. Midemde adeta filler tepişiyordu. Beni aptala çevirmişti.
" Hoş buldum. Arap çağırdı. Sanırım beni aralarına alacaklar. " dedi heyecanla. İçeriye geçtim. O da kapıyı kapattı ve peşimden geldi. Umut ile el sıkıştılar.
" Hoş geldin. " dedi Umut samimiyetle.
" Hoş bulduk. " dedi Çağrı. Umut'u ilk başlarda sevmemişti. Şimdi ise aralarında bir sorun yoktu. Bu saatten sonra da olmazdı umarım. Kapı tekrar çaldı.
" Ben bakarım. Çifte kumrular sizi. Hatta onları biraz oyalayayım ki rahat rahat.. " dedi Umut göz kırparak ve bizi baş başa bırakarak kapıya bakmaya gitti. Gülümsedim. Utanmıştım.
" Çatlak. " diye söylendim. Sonra Çağrı'ya geri döndüm. Ellerimi ensesinde birleştirdim ve saçlarını okşadım. Gülümsedi.
" Seni çok özledim. " dedi. Ona sarıldım. Bende onu özlemiştim. Yine eskisi gibiydik. Onsuz nefes nasıl alırım bilmiyordum.
" Bende çok özledim. " dedim. Boynunu öptüm. Kokusunu içime çektim. Elleri belimi sıkıca sardı. Beni iyice kendine çekti.
" Yapma. " diye fısıldadı. Nefesi tüm tüylerimi diken diken etmişti.
" Etkileniyor musun? " diye sordum fısıldayarak. Bilerek onu kışkırtmak için bunu sormuştum. Ben ondan daha fazla etkileniyordum. Kalbim boğazımda atıyordu.
" Beni her hareketin etkiliyor. Kalbinin benim için attığını bilmek bile. " diye fısıldadı. Düştük mü? Kesinlikle. Benim bütün ayarlarımı bozuyordu resmen. Beni aptala çeviriyordu.
" Kalbim sadece senin için atıyor. Sadece sen varsın. Seninle dolup taşıyor. Sadece senin için atıyor. " dedim fısıldayarak. Omzumu öptü. Gözlerimi kapattım.
" Sadece seninle olmak istiyorum. Senin olmak istiyorum. " dedi. Boynunu son kez öptüm. Ona bakmaya başladım. Gözleri parladı. İri gözleri dudaklarıma doğru indi. Zihninden bir sürü görüntü geçti. Sahte bir öksürük sesi duydum.
" Yavaş. Aile var, aile. Gidin başka yerde yiyin birbirinizi. " dedi Arap. Elindeki salatayı masaya bıraktı. Güldük.
" Ciddiyim. Ben bu kızı sana aşık olsun diye mi bu yaşlara katar büyüttüm. " dedi Arap annem gibi.
" Biri ona aynı yaşta olduğumuzu ve benim ona daha fazla annelik yaptığımı söylesin. " dedim. Çağrı güldü ve yanağımı öptü.
Umut içeriye geldi. Yanında Duru ve Mavi vardı. Onları da ben çağırmıştım. Arap ise Çağrı'yı çağırmıştı. Tekrar kapı çaldı.
" Ben bakarım. " dedi Arap. Daha sonra yanında Ege ve Hazal ile salona geri geldi. Onları hiç beklemiyordum. Ege ile bir sorunum yoktu. Hazal'a karşı artık hiçbir şey hissetmiyordum. Hep beraber yemek yedik. Şimdi kahve içiyorduk. Kafamı yanımda oturan Çağrı'nın omzuna yasladım. Artık bizi takip eden şerefsiz dışında bir sorunumuz yoktu. Beni seven herkes yanımdaydı. Ailem, arkadaşlarım ve sevgilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartbreaks And Spaces• Zeyçağ
Fanfiction@xyakamozx6 hesabımın şifresini unuttuğum için hikaye buradan devam edecek Zeyno Sarı × Çağrı Koçak