ÇÜRÜME

40 3 0
                                    

Günlerce süren yolculuk, aynı yerlerde dolanıyormuş hissi veriyordu delikanlıya. Yanında sürüklediği ceset çürümeye başladığından, dün gece bulduğu bir nehre atmıştı cesedi. Kendi kolları ve bacakları da çürüyordu ve derileri kolayca ufalanıyordu.

Yol boyunca hiçbir yiyecek şey bulamadığı için enerjisi iyice düşmüştü. Nihayetinde daha fazla dayanamayıp, çürüklerinin de artmasıyla yere düştü.

Artık adım adım ölüme yaklaşıyordu. Bütün vücudu morardı, çürüyen bedeni ufalanarak toprağı besledi. Yalnızca üst bedeni ve kafası kalmıştı. Acı çekiyordu ancak sesini çıkaramıyordu. Bir an önce ölmeyi dilemekten başka bir şey yapmadı.

İki günün ardından zar zor gören gözleri, ağaçların arasında hareket eden bir şeyi seçiyordu. Bu şey ona giderek yaklaştı ve önünde eğildi.

[Kadın: Yaşıyor musun?] diye sordu kırmızı saçlı, kehribar gözlü, siyah ceketli kadın.

[Delikanlı: Ihh...] soluk bir sesle karşılık verdi.

[Kadın: Sen de toplamasın demek.] kollarını sıvadı. Sağ kolu mekanik bir iskeletten oluşuyordu. Sırtındaki çantayı yere koyup içinden bir kap çıkardı ve kabın içindeki çorbayı kaşıkla delikanlıya içirdi nazikçe. Tadı garip olan çorbayı büyük bir iştahla içiyordu delikanlı [Kadın: Bu özel bir çorba. Keşif gezilerimde yanıma biraz alırım ki çürümemi geciktirebileyim. Bunun sayesinde bütün çürüklerin iyileşecektir.]

Gerçekten de kadının dediği gibi delikanlının çürükleri kendi kendine yenileniyordu ancak bedeninin yalnızca yarısı vardı.

[Delikanlı: Sağ ol...]

[Kadın: Rica ederim. Kaybettiğin yerlerin geri gelmeyecek ama kampıma gidersek sana taze parçalar takabiliriz.] kabı çantaya attı, delikanlının eşyalarını da çantaya atıp çantasını sırtına astı, delikanlıyı kucağına aldı ve yürümeye başladı [Kadın: Yeni uyandın değil mi?]

[Delikanlı: Evet.]

[Kadın: İzin ver sana bir şeyler anlatayım öyleyse. Öncelikle biz toplamaların kanı yoktur çünkü bu kanı pompalayacak kalbe sahip değiliz. Bunun yanında iç organlarımız da dahil her yerimiz zamanla çürümeye başlar. Bu durumun iki çözümü var, ya sadece bu bölgede yetişen ulgra mantarlarından yapılma çorba ile çürüklerini gidereceksin ya da avlanıp parçalarını değiştireceksin. İkincisini kendi kendine yapmak oldukça zor ve inanılmaz acıtıyor. Bu yüzden ulgra mantarlarından bol bol yetiştiriyorum.]

[Delikanlı: Avladıklarımız... onlar da bizim gibi...]

[Kadın: Hayır, onlar toplama değil ve kalpleri var. Ne olduklarını ben de bilmiyorum ancak ne çürüyor ne acı çekiyorlar... Üstelik kanları da var.]

[Delikanlı: Kalplerini alamaz mıyız?]

[Kadın: Denedim ama kalplerini söktüğüm gibi hemen çürüdüler.]

[Delikanlı: ...]

[Kadın: Bir de fiziksel yeteneklerin kullandığın parçalara göre değişebiliyor fakat parçaları aldığın kişi seninle aynı cinsiyette olmalı yoksa anında çürüyorlar.]

[Delikanlı: İç organlarımı nasıl değişeceksin?]

[Kadın: İç organlar en son çürüyen şeyler oluyor ve o aşamaya geldiğinde en mantıklısı kafanı başka bir bedene takmak. Sana da öyle yapacağız.]

[Delikanlı: Kafamı...]

[Kadın: Endişelenme, beynin sağlam olduğu sürece ölmezsin. Toplamaları öldürmek için beyinlerini yok etmelisin.]

[Delikanlı: Hiç öldürdün mü?]

[Kadın: Adın ne bu arada? Ben Aisha.]

[Delikanlı: Sorum bu değildi...]

[Aisha: Hmm, adın olmaması normal sanırım. Sana ne diye seslenmeliyim? Kendi adımı kendim koymuştum mesela.]

[Delikanlı: ...]

[Aisha: Buldum! Bembeyaz saçların var, bu yüzden Shiro!]

[Shiro: Olur, sanırım...]

[Aisha: Harika! Ee Shiro, çürümeden önce ne yapıyordun?]

[Shiro: Avladığım cesedi yaşlı adama götürecektim ama kayboldum.]

[Aisha: Vay be, onlardan birini şimdiden avladın he?! Bu arada şu yaşlı adam...]

[Shiro: Uyandığım mağaradaydı.]

[Aisha: Mağarada yaşlı bir adam... Hiç görmedim. Burada kimse yaşlanacak kadar uzun yaşamıyor.]

Kristal Gül Serisi 7: Eclipse of the WonderlandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin