İHANET

1 0 0
                                    

Başkente loncadan aldıkları belge ile girdikten sonra kaleye doğru yürümeye başladılar. Pencerelerden dışarıyı izleyen birkaç insan dışında etrafta kimse yoktu.

Yanlarından ceset yığını taşıyan bir at arabası geçip gitti. Ölüm her yanı sarmıştı.

[Lyla: Böyle canavarca bir şeyi kim, neden yapar..?]

[Shiro: Umarım bizi kaleye sokarlar da birkaç şey öğrenebiliriz.]

Kalenin kapısına vardıklarında, beklediklerinin aksine etrafta hiçbir muhafız yoktu. Avluyu geçtiler, kaleye girdiler ve taht odasına kadar bir kişiyle bile karşılaşmadan geldiler. Kral, tahtında oturuyordu.

[Gruan: Buraya nasıl girdiniz?] bir deri bir kemik kalmış kral, halsizce konuştu.

[Shiro: Shatter'dan lonca tarafından gönderildik. Durumu öğrenip ne yapabileceğimize bakmak istiyoruz.]

[Gruan: Burası artık ölü bir şehir. Ne yemek var ne su, askerlerimin çoğu ya öldü ya da şehri terk etti. Kraliçemse kayıp. O da kaçmış olmalı.]

[Shiro: Kraliçe... Ulgea mı?]

[Gruan: Evet. En son muhtemel düşman saldırısı hakkında konuşuyorduk ve aniden ortadan kayboldu.]

[Shiro: Düşman saldırısı?]

[Gruan: Zayıf düştüğümüzü gören düşmanlarımız akbabalar gibi üstümüze çökecektir. Elimizden hiçbir şey gelmiyor.]

[Shiro: Nasıl bir anda bu kadar düşebilirsiniz? Diğer şehirlerden yiyecek içecek gelmiyor mu? Asker açığınızı da kapatabilmeniz lazım!]

[Gruan: Destek çağırmayı denedik ancak hepsi yarı yolda bir şeyler tarafından saldırıya uğradı. Bunun da düşman ülkeler olduğunu düşünüyorum. Hatta şehrimi zehirleyenler de onlardı! Eminim!]

[Mei: Efendim, yerin altında çok büyük bir güç toplanması hissediyorum. Çok iyi gizlenmiş ancak sızıntıları var. Sanki bizi davet ediyormuş gibi...]

[Shiro: Aşağıda mı?] Geordit ile girdiği gizli kiliseyi hatırladı [Shiro: Gidelim!]

[Gruan: Lütfen halkımı kurtarın...]

Aşağı indiler ve gizli geçitten geçip kiliseye vardılar. Daha doğrusu eskiden kilise olan ancak şu an odanın ortasında bir standın üstünde duran devasa, etrafında yeşil ışıklar dönen bir küre vardı. Önünde ise küreye dönük şekilde bekleyen Ulgea.

[Shiro: Ulgea.?! Demek sendin..!]

[Ulgea: Sonunda büyük sırrı ortaya çıkardın. Biricik lordunuzu öldüren, iblisleri peşine takan ve şehri zehirleyen kişi tam olarak karşında.]

[Shiro: Kraliçe olmak yetmedi mi? Bunları neden yaptın?!]

[Ulgea: Sizin gibilerin anlayamayacağı bir amaç uğruna savaşıyorum. Bu küre yaratıldığından beri ölen herkesin ruhunu içerisine hapseden lanetli bir nesne. Evrenin hangi ucunda ölürsen öl, tainum'a (ölülerin ruhlarının gezindiği ters boyut) gitmek yerine bu küreye çekilirsin. Aslında başta büyük bir savaşı tetikleyip ihtiyacım olan ruhlara daha hızlı ulaşacaktım fakat bu zehir elime geçtiğinde işleri daha hızlı bir yolla hallettim. Şu an sadece başkent değil, daha onlarca şehirde daha bu zehri su şebekelerine kattım. Çoktan kimsenin haberi olmadan yok olan şehirler oldu. Hiçbirini kimse hatırlamıyor çünkü o konuda özel bir asistanım var.]

[Shiro: Yoksa Shatter da...]

[Ulgea: Evet.]

[Shiro: Mei, Lyla'yı Shatter'a geri götürmelisin.]

[Mei: Emredersiniz efendim!]

[Lyla: Mei tek başına daha hızlı gider! Ben seninle kalacağım!]

[Shiro: Bizimkilerden biri zehirlenmiş olabilir. Ostad. Vire... Sana benden daha çok ihtiyaçları var.]

[Lyla: Haklısın. Dikkat et Shiro!] Mei ile çıkışa koştu.

[Ulgea: Nafile. Bu küre, ben kraliçe olduğumdan beri aktif. İhtiyacım olan ruh sayısı o kadar az ki...] yüzeyden bir patlama sesi geldi [Ulgea: Başlıyor.]

[Shiro: Ne yaptın?!]

[Ulgea: Hiçbir şey. Geriye kalan bütün krallıklar ittifak yapıp bir zamanların en güçlü krallığını yok etmeye geldiler. Dışarıda koskocaman bir ordu var.] patlama sesleri daha da şiddetlenirken bir anda her yer sessizleşti. Kürenin etrafında dönen ışıklar daha da parıldıyor ve çoğalıyorlardı. Küre tamamlanmıştı [Ulgea: Hızlı oldu. Bak.] kürenin yüzeyinde şehrin kuşbakışı bir görüntüsü yansıdı. Dışarıdaki koca koca ordular oldukları yerde düşüp ölmüşlerdi. Şehrin içindeki herkes ölüydü. Tahtında oturan kral... ölüydü. Şehrin üstünden uçup giden Mei ve Lyla da göründü. Güvendeydiler. Şimdilik.

[Shiro: Onları nasıl öldürdün?!]

[Ulgea: Ben kimseyi öldürmedim.]

Odanın kapısında Katsu belirdi.

[Shiro: Katsu..? Ne yaptığını gördün değil mi?] Katsu sessizdi [Shiro: Onu birlikte durduracağız değil mi? O yüzden geldin!]

Sessizce küreye yaklaştı [Katsu: Aferin, Zephyr.] Ulgea'ya Zephyr diye seslenmişti.

[Zephyr: Sağ olun efendim.]

[Shiro: N- Ne..?]

[Katsu: Başından beri benim için çalışıyordu. İşleri hızlandırmak için ona bu zehri ulaştırdım.] kürenin yüzeyine dokundu.

Dizlerinin üstüne düştü [Shiro: Neden..?]

[Katsu: Kalanı sende, Zephyr. Artık ona ihtiyacım yok.] küreye dokunurken bir anda ışınlandı. Küre de onunla birlikte gitmişti.

[Zephyr: Duydun mu? Sen de bu planın bir parçasıydın. O kılıç onu reddettiği için iblisleri öldürüp değerli ruhlarını küreye hapsedemiyordu. Sayende o sorun da çözüldü! Hatta biliyor musun, ölmesine gerek kalmayan iblislerden biri kontrolüm altında, diğer ise içimde yaşıyor. Yani yarı Kibir İblisiyim diyebilirsin. Öfke İblisinden haber yok gerçi.]

[Shiro: Önce seni sonra Katsu'yu öldüreceğim!]

[Zephyr: Bakalım metal zihnine ne zaman işleyecek o zaman!]

Kristal Gül Serisi 7: Eclipse of the WonderlandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin