2. KİTAP 🍁 1. BÖLÜM 🍁

894 81 9
                                    

Geçmiş, geleceği aratmaya yemin etmiş gibi geçiyordu günler. Aynanın karşısında oturmuş, taradığım saçlarıma baktım bir müddet. Uzun saç aşığı bir kadına kısa saçlarının olması aşk acısını yansıtıyordu. Taradığım kısa saçlarımdan gözlerimi ayırıp cayır cayır yanan Diyarbakır'a baktım. Diyarbakır,  Iğdır'dan çok Memleketim olmuştu. Benim için bir sığınak ya da kendimi toplamam için zaman olmuştu. Diyarbakır benim için doktorun yazmadığı reçetesiz ilaç gibiydi.

Kırgınlıklarım, kızgınlıklarım ve kalbimin acısı geçmemişti. Ebediyen iz olarak kalmıştı kalbimde. 2 yıl geçmişti olayın üzerinden adını her duyduğumda kalbim acıyla inliyordu. Rüyama her girdiğinde  ruhsuzca uyanmaya alıştım dönemlerim olmuştu. Aşinası olduğum acıyı tekrar hissetmemek için yüz yüze gelmekten korkuyordum. Kızgın demir ile işlenmişti kalbime bütün bunlar.

2 sene oldu saçlarımı uzatmayalı. 2 sene oldu neden kelimesini kullanmayalı. Koskoca 2 sene oldu aşkın, sevdanın ve güven kelimesini ağzıma almayalı. Aşkı yaşamadan öldüm diyenlere ters düşmüştü aşkı yaşadığımda ki ölüşüm.

2 yılın ardından kendimi toplamış okulumu da bitirmiştim. Yaşanacaklardan korkmamam gerekiyordu ve ben korkmamayı Azur'un bana verdiği Mehir ile öğrenecektim. Kilom kadar altın, Firaz babamın hediye aldığı araba ve hisselerin yarısına ortak etmişti beni.

Iğdır'a gitmek üzere valizimi toplarken tekrar tekrar aynı şeyleri düşündüm. Kısır döngü gibiydi düşüncelerim hep aynısı dönüyor asla şaşmıyordu. Yaşandı ve bitti. Neden aklımdan ve kalbim arasında savaş veriyordum? Benim kalbim var aklımda ki savaşım o yalanla hiç bitmemişti ki. Ben bunları düşünürken odamın kapısı çaldı.

"Hazır mısın kızım?"

"Hazırım halacım"

Valizimi kapatıp yatağın üzerinden indirdim. 2 yıldır Iğdır'a basmadım. Azur beni her ne kadar bulmaya çalışsa da izimi gizledim. Beni bulabileceği en kolay yerdeydim ama o her zaman ki gibi gözünün olacakları görecek kadar kördü. Yüzüğü çöpe attığım günden itibaren görmemiştim kendisini.

"Kızım, bu savaşın ne olduğunu adın kadar iyi biliyorsun. Korkunu da biliyorsun. Sen aslında Azur ile karşılaşmaktan değil Azuru sevmekten Azura güvenmekten korkuyorsun. Yapma kızım kendime yazık etme. Çok seviyorsun hala gözlerinden anlaşılıyor. Yaptı bir hata ama kör bucak sana çıkıyor bütün yolları."

"İstemiyorum hala. Bana çıkan yollarını bana olan sevgisini İstemiyorum. Sevmek istemiyorum. Canan canımın sorumlusu kendisi oldu hala Allah'ın zalim kulunu ben nasıl affederim?"

Dilim başka söylerken kalbim başka söylüyordu. Kalbim yumuşakken dilimden öfkeli kelimeler çıkıyordu. Dilim ile kalbimin arasında ki köprü yıkılmıştı. Halama bir şey demeden valizimi odadan çıkarıp hole koydum. Halam da ardımdan geldi.

"Halacım. Bu zamana kadar bana yaptığın yanımda durduğun için her şey için sana çok teşekkür ederim. Allah razı olsun. Hakkını helal et."

"Helal olsun çimen gözlüm. Allah hakkında hayırlısını versin. Yolunu bahtını açık etsin. Allah emanet ol. Güle güle git güle gel inşallah. "

"Sağ ol Halam. Hadi Allaha emanet ol "

Valizimi alıp kapıdan çıktığımda daha önce çağırdığım taksiye binip havaalanına doğru ilerlemesini söyledim. Celali olarak geldiğim bu yerden Celali olarak geri gidiyordum.

~~~~~~

Celali ailesi yaşanan olaydan sonra Redki ailesi ile gelinleri Ayşe ve torunları Yusuf sayesinde iletişim kuruyorlardı. Onun dışında Asiye ve Azurun isimleri geçmiyordu. Şimdi ise malikanede tatlı telaş vardı kızları Asiye evine geri dönüyordu. Ayşe Yusuf'un üzerini değiştirip Özüm hanımın kucağına verdi.

BERDELDEN GERİYE KALANLAR ( RAFLARDA )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin