Gece gökyüzüne çökmüş ay kendini göstermişti. Karanlıkları aydınlatmak ister gibi parlıyordu ay. Boncuk boncuk dökülen gözyaşlarını izliyordu belki de.
Öfkeyle çıkan Hozan ağanın ardından Asiye yere çökmüş başında ki şalını avucunun içinde sıkarak ağlıyordu. Yüreği yanıyordu genç kızın. Bu zamana kadar hiçbir erkekle konuşmayan konuşulmasına izin verilmeyerek büyümüştü. Böyle yetişmişti Asiye.
Bir erkekle konuşulmasına izin verilmezdi. Babası ve abileri katı insanlardı. Asiye koskocaman Ağa'nın kızıydı edepli olması gerekirdi. Öyleydi zaten annesinden ve halasından öğrenmişti edebi. Yüreği edepliydi Asiye'nin.
Iğdır ve aşiret için örnek kızlarındandı. Örnek alınması gerekecek birçok özelliği vardı genç kızın. Yeri gelir parmakla gösterilir yeri gelir arkasından konuşulurdu. Hozan ağa tüm evlatlarını okutmuştu kızlarını bile. Herkesin örnek almasını isterdi Hozan ağa. Evlatlarını örnek alsınlar diğerleri de kızlarını okutsunlar isterdi.
Öyle de olmuştu. Asiye çok iyi yerlere gelmiş halasının yaşadığı şehirde üniversite okuyordu. Buradakilerin dediğiyle eğitimli diplomalı kız olacaktı. Başka şehirde olsa bile Iğdır'daymış gibi yaşar biri görecek halasına laf gelecek diye yüreği ağzında gezerdi.
Kendisiyle konuşmak için uğraşan erkekleri yavaş bir dille uyarır üstlerine almazsa icabına bakardı. Eli maşalı yetişmişti genç kız. At kullanmasını çok iyi bilir. Doğu kültür ve sporlarını iyi bilirdi. Acısı olana Erbane çalar ağıtını yakardı. Diyarbakırlı arkadaşından öğrenmişti Erbane çalmayı. Arkadaşı gibi kendisi de güzel çalardı. Erbane çalarken yaktığı ağıtlar kimi bulacaktı?
Azur yerde duran Asiye'nin yanına gelip kaldırdı. Asiye ıslak üstü ile titrerken ağlamaktan bitap düşmüş şekilde Azur'un koluna tutundu.
"Buke ne ağlarsın? İstediğin bu değil miydi? Bak Redki ailesine gelin geldin. Şimdi git kocanın koynunda rahat uyu. Benim kızım oralarda yabancılık çekerken huzur bulamayasın. De hay de gidin odanıza sabah erken kalk yapılacak işler bekler. De hay de "
Sona Kadın'ın Öfkesi içine sığmıyordu kadının çektirecekti, çektiği kadar çektirecekti.
"Tamam, ana sende gitme kızın üstüne zaten üzülür ağlar görmez misin? "
"Ben mi dedim sana git getir o kızı başımıza bela et diye. Şimdi gelmiş ne dersin. De hayde odanıza "
Sona kadın yeni evli çifti avlunun ortasında yalnız bırakıp Firaz Ağa'nın peşinden odaya çıktı. Azur Asiye'nin hala akmakta olan gözyaşını parmağıyla sildiğin de genç kız konuşmadan soruyordu Azur'a. Sonradan anlayacaktı neden böyle oldu. Kimseye yüz vermeyen genç kız nasıl evet derdi böyle bir şeye? Demişti işte yapmıştı bir hata.
Azur Asiye'nin titreyen bedenine bakıp kızı kucağına alarak odasına çıkarttı. Genç kız yabancı olduğu evin geliniydi artık. Azur Asiye'yi odasına getirip yatağın üzerine koydu.
Azur odasında ki diğer kapıyı açıp odaya girdi. Asiye yatağın üzerinde oturmuş odayı inceliyordu. Her şeyin Harikulade bir düzeni vardı. Her şey yerli yerindeydi. Oda sade olmasına rağmen tam ağaya yakışır şekilde şık ve büyüktü. Kendi odası da büyüktü ama bu oda kadar değildi.
Azur elinde avlu ve eşofman takımı ile Asiye'nin yanına geldi bir elindekilere bir de kıza baktı. Eşofman takımı kıza büyük gelirdi.
"Sen al bu havluyu kurulan ben sana Ayşe'nin kıyafetlerinden getireyim "
Azur odadan çıktığında Asiye başında ki şalı çıkartıp kenara koymuştu. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi akıyordu gözyaşları. Akacak kan damarda durmazdı gözyaşı da bu hesaptı. Bitmek tükenmek bilmezmiş gibi akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDELDEN GERİYE KALANLAR ( RAFLARDA )
ChickLitTÖRE - AŞİRET Dionysos Yayınları ile raflarda... BERDELDEN GERİYE KALANLAR İSİMLİ İLK KİTAPTIR!!!!!!! KUMA KİTABI DEĞİL!!! Bir ağıt bin ağıta bedel olur muydu? Onlarda olurdu. Iğdırın iki kanlı bıçaklı aşireti. İki kalabalık aşiret neredeyse bu...