2. KİTAP 🍁 4. BÖLÜM 🍁

486 63 1
                                    

Büyümek için acı çekmem gerekirdi. Ayağa kalmak için düşmem. Gülmem için ağlamam gerekirdi. Ben büyüdüm, kalktım ve gülüyorum. Ben eski beni kaybettim artık. Şimdi ise yeni benliğim de kaybolmuş insanların bana verdiği tuğlalar ile duvarlarımı örüyordum. Ördüğüm duvarlardan bir tanesiydi Azur. Sabahtır bana bakıyordu. Konuşmak istediği çok vardı. Ama benim canım artık Konuşmak istemiyordu. Kendimce konuşacak konumun olmadığını düşünüyordum. Ben Asiye Celali önceden örmeye korktuğum duvarlarımın enkazında kalarak kendi ellerile ördüğüm duvarda yaşam bulmaya çalışıyordum.

Şirkette ki işim bittikten sonra akşam ki yemek için Berat ile birlikte çıktım şirketten. Hayret Azur yerinden milim kıpırdamamıştı. Berat önde ben arkada Redki malikanesine doğru gidiyorduk. Hazır değildim dünyamın başıma yıkıldığı eve gitmeye. Hazır değildim geçti dediğim her şeyde aklı başında bir şekilde davranmaya. Belki de her şey ile şuan da yüzleşmeyecektim. Belki de zamanları vardı. Ama zamanı gelene kadar daha neler hissedecektim bilmiyordum.

Redki malikanesine girdiğim de Azurun beni affet dediği yere arabamı park edip indim. Berat önden gidip kapıyı çaldığında Ben kenarda bekliyordum. Kapı açılınca Sona hanımın sesi duyuldu.

"Hoş geldin oğlum. Abin gelmedi mi? Yoksa yeni ortak ile birlikte mi gelecek?"

"Yok annecim daha gelmedi. Ortağımız benimle beraber geldi."

Bir adım atıp Sona hanımın karşısına dikildim. Bana inanamayan gözler ile bakıyordu. Baştan aşağı ince ince süzdü. Sözler çıkmak istiyordu titreyen dudaklarından. Konuşsanıza benim bunları yaşayacağımı bilmenize rağmen neden sustunuz? Bana o kadar şeyi yaşatırken şakırdıyorken neden şimdi dut yemiş bülbül gibi oldunuz?

"A-Asiye kızım, hoş geldin." Dediğinde elini öpüp geri çekildim. Her ne kadar resmi ile boşanmış olsakta imam nikahı ile hala evliydik.

"Hoş buldum Sona Hanım."

Verdiğim cevap üzerine uzun uzun bana baktı. Kendimi değiştirmeme baktı. Bende bıraktıkları acıya baktı. İçeriye buyur ettiğinde sanki evi hiç bilmiyormuş gibi çekimser davranıyordum. Beni salona davet ettiğinde Firaz Ağa salonda tesbihini çekiyordu.

"Selamın aleyküm."

Sesimi duyması ile ilk önce çektiği tesbih durdu sonrasında aniden başını kaldırdı. Ayağa kalktığında ne diyeceğini bilemeyen bakışları vardı.

"A-aleyküm selam. Hoş geldin Asiye kızım."

İnsanlar bana neden kızım diyordu. Kızım diyen bir insan o kadar şeyin susmasına saklanmasına izin verir miydi?

"Hoş bulduk Firaz bey."

Elini öptükten sonra oturmam için gösterilen yere oturdum. Sona Hanım ve Firaz bey beni inceliyordu. Kendimi güzel anlamda değiştirmiştim.

"Nasılsın Asiye, sağlığın sıhhatin yerin de mi?"

Benim bunları yaşayacağımı bile bile nasıl olacak, nasıl hissedecek diye sormadınız bile. Şimdi mi merak ettiniz nasıl olduğumu? Çok şey söylemek istiyordum. Çok şeyi haykırmak istiyordum. Ama aynı zamanda da söylemeden sessizce oturmak.  Her şeyin zamanı vardı. Gelmek bilmeyen bu zaman beni çileden çıkarıyordu.

"Çok şükür diyelim. Sizler nasılsınız?"

Onlara sizler diye hitap etmem hatta karşılarında görünmem geçmişi anımsatıyordu adım gibi emindim. Asiyeydim canımın yanması geçene kadar hiç bir şeyi affetmeyecektim. 

"Biz de iyiyiz Allaha şükür. Neredeydin, ne yaptın bu zamandır? "

"Malum bazı yaşanan olaylardan dolayı dünyam başıma yıkıldı. Ben de toplamak için uzaklaşmaya karar verdim. Çok doğru bir karar olduğuna şuan da emin oldum. Okulumu bitirdim ve işimin başına döndüm"

BERDELDEN GERİYE KALANLAR ( RAFLARDA )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin