Sessizliğin için kaybolmuş insanların dünyaları bambaşkaydı. Kaybolmak için bir çok şeylerin yaşanması yeterdi. Uzun bir sessizlik belkide en büyük kabullenişti. Asiye de babanın öldüğünü büyük bit sessizlik ile kabullenmişti. Nerede ne yapacağını bilmiyordu. Sanki elinde olan harita aniden kaybolmuş gibiydi. Çok kimseli kimsesiz kız çocuğu gibiydi. Azur karısının bu denli sessiz oluşundan endişe duysa da elinden gelen tek destek vermekti.Malikanenin önüne yanaşan arabanın camından eve uzun uzun baktı Asiye. Bu sırada görümcesi bakışıyla Abisine haber verip arabadan inerek eve doğru geçti. Gözlerinin gezdirdiği her bir yerde babası ile olan hatıralarla doluşuyordu zihni. İçinden avaz avaz bağırıp babasına olan acısını haykırmak istiyordu. Bu feryatların sadece kendine zarar olduğunu da biliyordu. Çünkü artık babası ebedi bir yolculuğa uğramıştı.
Hozan Celali, kızları için adeta kahraman bir babaydı. Herkese inat kızlarını güzel bir şekilde büyütmüş okutturup meslek sahibi yapmıştı. Babasından görmek istediği neler varsa kendi kızlarına bir bir yapmıştı. Hiç bir evladını ayırmadan istediği her şeyi önüne sermişti. Hozan ağa evlatlarının dünyasıydı. Merhameti dağları deler vicdanı bir ömür sürerdi. Hak yemez hak da yedirmezdi. Asiye babasının vicdanını ömür boyu peşinden sürükleyecekti.
"İyi misin güzelim?" Azur gözü dalan eşini korkutmak istemezken Asiye en ufak histe ürküyordu. Kendisine seslenen kocasına baktı.
"Babamın emaneti benim canımdan bir parça. Ben canımı büyütürken babam beni göremeyecek. Bir yanım eksik kaldı. Ömür boyu tamamlanmayacak artık. Nasıl yaşayacağımı bilmiyorum." Asiye donuk bakışlarla hissizce konuştu.
"Her şeyi aşacağız. Sadece ihtiyacımız olan tek şey zaman. Zaman bizlere güzel baharlar getirecek. Baban gelmeyecek ama babanın emaneti artık bizim bebeğimiz olacak. Rüyanda görmüştün değil mi? Baban elinde bebek ile geliyordu. Baban sana müjdeyi getirmiş. Hayatımın anlamı hiç bir şey geçmez ama alışacağız."
"Ben babamın yokluğuna alışmak istemiyorum..."
***
Fatma Zeynep eve girdiğinde etrafta koşan yusufu kucağına alıp sevdi.
"Tesem gemişş"
"Nasılsın bir tanem?"
"Tese biyiyo muşun benim hozan dedem öydü. Annem onun artık olamayacağını şöyledi. Ben onu şimdiden ösledim. Bana top alıydı. Annemden gisli bana şekey veyiydi. Ben aytık sıkıycam benimle oynayan dedem yok." Yeğenin bu denli üzgün olmasına içi parçalanıyordu.
"Bu duruma alışacaksın canım. Hem bak 3 ay sonra kardeşin gelecek. Onunla beraber oynarsın. Tek değilsin ki. Bizler de varız."
"Ben dedemi istiyoyum " kucağından hışımla inip içeriye doğru koştu. Karşıdan ablası Ayşe gelip sıkıca sarıldı kardeşine.
"Nasılsın ablacım?" Bitkin ve solgun yüzüne bakıp karnını okşadı.
"İşte gördüğün gibi ne desem bilmiyorum"
"Başınız sağ olsun ablacım. Allah soğukluğunu versin. Az kaldı doğuma kontrolleri aksatmıyorsun değil mi?"
"Sağ ol bacım. Yok düzenli gidiyorum. Abim ve yengem gelmedi mi?"
"Onlarla geldim ben. Kapıdalar ben içeriye geçtim. Yengem çok perişan"
"Evet, en çok onu etkiledi. Mezarlıkta defnedilirken babam diye bağırışı hala kulaklarımda çınlıyor. Allah yar ve yardımcısı olsun."
Ayşe kardeşini salona yönlendirdiğinde herkese tek tek baş sağlığı dileyip yerine oturdu. Henüz yengesinin hamile olduğundan kimsenin haberi yoktu.
"Asiye ve Azur nerede?" Bitkin sesi ile konuşan Özüm hanıma döndü.
"Kapıdalardı..." Özüm hanım cümlenin bitmesini beklemeden dışarıya doğru ilerledi.
***
Asiye azurun yardımıyla arabadan indi. Kendini bitkin hissediyordu. Azur tutmasa düşecek haldeydi. Yürüdüğü adımlar sanki dikenden yapışmış gibi canını yakıyordu. Gözleri bahçeye doğru kaydığında babası ile olan çocuğukluğu bir bir gözünün önünden geçti. Yürürken annesini görmesiyle aniden taşlı yola dizlerinin üzerine çöktü. Başına örttüğü siyah şal omuzlarına doğru düşerken göğe bakarak hıçkırarak ağlamaya başladı. Özüm hanım kızının bu denli yıkılmasına dayanamayıp yanına hızla gelip kızına sarıldı.
"Kızım..."
"Anne babam... Babam... Babam gitti anne. Babam gitti... Canını benim evladıma emanet edip gitti. Ben ne yapacağım anne? Kimseniz kaldım dünyada. Ayaklarıma dikenler batıyor. Nefeslerim ciğerlerime batıyor. Acıma alışamıyorum anne. Ben mahvoldum anne mahvoldum. Benim bebeğimi babam sevemeden gitti. Bedenine toprak karıştı. Gül kokusuna ıslak toprak kokusu karıştı. Bedeni sadece kefenden oluşuyor anne."
Özüm hanım kızını sıkı sıkıya sarmalayıp beraber ağlarken ev ahalisi de bu duruma izleyici olmuştu. Herkesin gözünden birer yaş vardı. Evet aynı acıyı herkes yaşamıştı. Ama herkesin hissettiği farklıydı. Firaz ağa Asiyenin yanında gelip diz çöktü.
"Kızım..." Asiyenin kulağında babasının kızım demeleri yankılanıyordu. Babası gibi yaklaşmış usulca saçlarını okşuyordu.
"Güzel kızım. Babanı kaybetmiş olabilirsin. Onun yerini tutamasam da bende senin baban sayılırım. Seni ben büyütmemiş olabilirim. Anılar biriktirmemiş olabilirim ama bende senin babanım ve yokluğunu arattırmamak için elimden geleni yapacağım. Hadi kalk güzel kızım. Baban için güçlü bir kız ol."
Firaz ağa gözleri titreyerek Asiyeye bakıyordu. Asiye Firaz ağanın yardımıyla ayağa kalkıp Azurdan destek alarak eve doğru yürüdü. Herkes bu duruma için için üzülüyordu. Azur Asiyeyi odasına getirip elini yüzünü yıkadıktan sonra üzerini değiştirerek yatağına yatırıp saçlarını öpüp odadan çıktı.
***
Azur aşağıya indiğinde Özüm hanım gözü yaşlı şekilde bir şeyler anlatıyordu. Azurun geldiğini görenler meraklı gözlerini üzerine yöneltti.
"Doktor ne dedi? Asiye babam bebeğimin canıma emanet etti diyor oğlum bu ne demek?"
"Hozan babam ölmeden önce Asiyenin rüyasına bir çok kez girmiş. Kucağında bir bebeği devamlı Asiyenin kucağına vermiş. Bu sana emanet diyerekten. Asiye bugün fenalaştığında yapılan tahliller sonucunda hamile olduğunu öğrendik. Rüyası gerçek oldu. Babası kendi canını torununa emanet ederek öldü. Asiye üç aylık hamileymiş. Doktor dikkat etmesini söyledi. Bağışıklık sistemi düşükmüş."
Azurun konuşması dahilinde herkes şaşkınlığını ortaya dökerken aynı zamanda herkes bu duruma çok sevinmişti. Asiyenin bu durumu ortamda ki hüznü bir nebzede olsa toplanacaktır. Azur yanlarında biraz daha oturduktan sonra yukarıya karısının yanında çıktı. Asiye hala bıraktığı gibi uyuyordu. Yanına gelip saçlarını öptükten sonra üzerini değiştirip karısına sarılarak kendini uykuya teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDELDEN GERİYE KALANLAR ( RAFLARDA )
ChickLitTÖRE - AŞİRET Dionysos Yayınları ile raflarda... BERDELDEN GERİYE KALANLAR İSİMLİ İLK KİTAPTIR!!!!!!! KUMA KİTABI DEĞİL!!! Bir ağıt bin ağıta bedel olur muydu? Onlarda olurdu. Iğdırın iki kanlı bıçaklı aşireti. İki kalabalık aşiret neredeyse bu...