Geçti dediğimiz hiç bir şey geçmiyormuş aslında. Sadece kabuk bağlar, bizi geçti diye kandırırmış. Ve kalpte buna inanırmış; ta ki acıya sebeb olanı görene kadar... Anılar silindi dersin rafa kaldırdım hiç bir şey yok aklımda unuttum dersin; sadece onu görene kadar. Onu gördüğün de her şey bir bir aklına üşüşür, kahkahalar kulağında çınlar, sevgi sözcükleri beyninde yankı yapar. En sonunda kalbine derin acı acı iner sessiz çığlıkla birlikte. Dersin ki ben bunu yaşamak için mi çok sevdim? Yada bana bunları yapan adamı ben bilmeden nasıl sevdim? Bazen ne hissettiğimi bilmiyorum. Ne hissetmek istediğimi de. Bitmek bilmeyen bir savaş vardı kalbim ve aklım arasında. Hangisi kazanacaktı? Ya onun kalbine yenilecektim ya da kendime.
Canım yataktan kalkmak istemiyordu. Neredeyse bir haftadır Azur benimle konuşmak için yer arıyor geçmişi açmaya çalışıyordu. Ve benim her zaman yaptığım gibi elime verdiği tuğlalar ile duvarlarımı ördüm. Her bir lafı her bir bakışı duvarlarıma çarpıyor kırmak için can atıyordu. Oysaki kalbimi kırmak için de bu kadar çabalamamıştın. Bir ihaneti yetmişti beni paramparça etmeye.
Zorla da olsa yattığım yerden kalktım. Adımlar geri geri gidiyordu. Son bir haftadır sabahları midem bulanıyordu. İçimde bastırdığım duygular mideme vuruyor attığım her adımda kalbim sanki kötü bir şey olacak korkusu ile atıyordu. Kendi kendime zarar veriyorum bir kez daha. Sadece sustuğum içindi bütün bunlar. Haykırsam bağırıp çağırsam bütün hepsi geçecekti aslında. Ama benim buna bile takatim kalmamıştı. Herkes her şeyi yapabilir modunda ilerliyordu hayatım. Güvenimin duvarları yıkılmıştı. İnancımın kalbine zarar gelmişti.
Banyoya gidip soğuk suyu yüzüme çarptım. Az da olsa kendime geldim. Ama hala üzerim de ki yorgunluğu atamadım. Ruhum çok yorulmuştu. Evet diyordum ayağa kalktım güçlendim, neden şimdi? Geriye kalan işlerimi hallettikten sonra odama geri döndüm. Yorgunlukla yatağımı toplayıp odamın havalanması için penceremi açtım. Üzerimi güzel bir şekilde giyindikten sonra aynanın karşısına geçtim. Yüzüm çökmüştü bir hafta içinde. Makyajımı yaptıktan sonra çantalı alarak aşağıya indim.
"Günaydın kızım."
"Günaydın."
"Yorgun görünüyorsun.""Bir haftadır çok çalışıyoruz ya ondan. Geçer bir kaç güne."
"Gel kahvaltını yap geç kalmadan."
"Canım istemiyor anne. Şirkette yerim bir şeyler."
"Asiye kızım, gerçekten iyi misin annem sen? Zayıfladın süzülü verdin."
"İyiyim annem. "
Anneme zoraki bir gülümseme gönderdikten sonra Ayşenin kucağından Yusufu alıp oynamaya başladım. Yusuf'la ilgilenmek bana çok iyi geliyordu. Biraz daha oynadıktan sonra annesinin kucağına verip malikaneden çıktım.
Şirkete geldiğimde beklemeden odama çıktım. Çıkarken çay ve atıştırmalık bir şeyler de söyledim. Koltuğuma oturduğum da çalan telefonuma baktım. Arayan Mehmet'ti. Kendisi ile aynı okulda okumuştu. Kendisi psikoloji okuyordu. Bana da güzel bir arkadaşlık yapmıştı. Çok bekletmeden aramayı cevapladım."Alo Mehmet."
"Nasılsın Asiye?"
"İyiyim seni sormalı?"
"Ben de iyiyim. Hani bana bir söz vermiştin ya yolun düşerse başım gözüm üstüne beklerim diye. Yolum düştü ve Iğdırdayım. Eğer bir işin yoksa görüşelim mi?"
"Ben çalışıyorum ama dilersen sana konum atayım şirkete gel. "
"Tamamdır, bekliyorum. "
Telefonu kapattıktan sonra gelecek misafirim için bir kaç ikramlık istedim. Gelen çayım ve atıştırmalıklar ile bir kaç lokma yedikten sonra Mehmet gelene kadar işlerimi hallettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDELDEN GERİYE KALANLAR ( RAFLARDA )
ChickLitTÖRE - AŞİRET Dionysos Yayınları ile raflarda... BERDELDEN GERİYE KALANLAR İSİMLİ İLK KİTAPTIR!!!!!!! KUMA KİTABI DEĞİL!!! Bir ağıt bin ağıta bedel olur muydu? Onlarda olurdu. Iğdırın iki kanlı bıçaklı aşireti. İki kalabalık aşiret neredeyse bu...